Doğadaki canlı türlerinin neredeyse tamamının ortak özelliği herhalde istilacı olmaları. “Yaşamak için öldürmek” kulağa itici geliyor ve rahatsız edici bir durum. Gelgelelim ki yaşamın temel kurallarından birisi. Yaşamını devam ettirmek için güçlü olmanız da tek başına yeterli değil; dünya denen büyük laboratuvarda akla gelen-gelmeyen yüzlerce belki binlerce etken çevremizi kuşatmış durumda ve her biri kaderin ağlarını bize rağmen örüyor.
İnsanlık açısından baktığımızda yıkılmaz denen, yenilmez denen nice güç tarih sahnesinden birdenbire silinip gitmiş. İbn-i Haldun’un dediği gibi insanın kurduğu düzen de insan gibi doğuyor, büyüyor, gelişiyor, ihtiyarlıyor ve yaşlılık zaafları ile çöküşe geçip yıkılıyor. Zaafları tedavi etmekse sanıldığı kadar kolay da değil.
Bugün için attığınız doğru adımlar yarının yanlışları olabiliyor. Davulla, zurnayla kutladığımız düğünlerimiz gibi!.. Hiç kimse evlenirken boşanırız diye evlenmiyor ama pek çok evlilik zamanın yıkıcılığına dayanamayıp bitiyor.
Yakın çevremizdeki coğrafya sürekli bir karmaşa halinde. Biri bitmeden diğeri başlıyor.
80’li yılların başında Sovyetlerin yakın bir gelecekte çökeceğini söyleyen herkese...