S Stefan Zweig (1881-1942), Avrupa’nın 20’nci yüzyılda yetiştirdiği en büyük dehalarından biriydi. Zweig, İbn-i Haldun okumuş mudur bilinmez ama o da İ. Haldun’a benzer bir şekilde tarihin gel-gitlerle, yükselişler ve geri çekilişlerle dolu olduğunu söyler. S. Zweig’ın özgür ruhu Avrupa’nın karanlık bir çağın içinde çırpındığı günlerde her şeye rağmen özgürlüğün savunucusu olmuş ve hep birleşik bir Avrupa ve dünya hayali kurmuştu. Yaşanan tüm acılara rağmen Avrupa’nın içinde böyle bir cevher olduğuna inanıyordu. O, hep sınırların anlamsızlaştığı ve insanlığın birbirine yakınlaştığı yeni bir Roma hayal etmişti. *** Zweig’e göre Roma yaptığı yollar üzerinde ilerleyen garnizonları ile sadece asker ve kılıç değil beraberinde düzen, ahenk ve bir kaynaşma da götürmüştü. Öyle ki, Roma yıkılıp gitse de asırlarca aziz hatırası hiç unutulmadı, halkların kalplerinde hep özlenen ve beklenen olarak kaldı. Roma’dan çok sonra Osmanlı Akınları Balkanları aşıp Macar ovalarına indiğinde ilk Osmanlı padişahları farkında olmadan bu aziz hatırayı tekrar hatırlatmış ve uzun süren bir düzen kurmuşlardı.