Medyadaki bazı “atanmış muhafazakârlar”ın seçime günler kala, “Doğan teşviki” ile meydana çıkarak Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a saldırmalarına şaşırmadım.
“Muhafazakârlık”tan oldum olası hoşlanmamışımdır.
Pasif, edilgen, kıvrak, oynak bir tabir; “Kıl beşini bil işini”, “yemek buldun ye, dayak buldun kaç”, “üzümünü ye, bağını sorma”, “iki kulplu kazan, tut ucundan sen de kazan”, “her koyun kendi bacağından...”
Din’i maddi çıkara uydurmak,
Satış için “zaman” kollamak ve günü gelince “satmak!”
Bakın;
Faiz lobisine karşı dik duruş sergilediği için, dünyanın bütün mazlumlarına kol kanat gerdiği için, milletin hakkını hukukunu koruduğu için...
Ülkenin koalisyon batağına sürüklenmesine engel olduğu için...
Memleketine sahip çıktığı için Recep Tayyip Erdoğan’ın hedefe yerleştirildiği bu süreçte...
“Recep Tayyip Erdoğan”ın elinden tutarak bir yerlere getirdiği, sırtında taşıdığı, “adam” yerine koyduğu bazı muhafazakârlar devreye girdi.
Her kritik dönemde yaptıkları gibi, “satış” pozisyonundalar...
Diyorlar ki, sağda, solda ve köşelerinde:
“Recep Tayyip Erdoğan kamplaşmaya sebep oluyor!
Hiç meydanlara çıkmasaydı, yerinde otursaydı, AK Parti için de, Türkiye için de çok daha iyi idi!”
Bunlar...
AK Parti’nin devrilmesini bekleyen “İngiliz lobisi”nin önde gelen “yerli” temsilcileri ile dirsek temasında.
Recep Tayyip Erdoğan’ın işi bitirilecek, yerine yepyeni bir yapı kurulacak!..
O yapı “muhafazakâr” bir yapı olacak!
“İşini bilir” bir yapı...