Tefekkür âleminde dağıta dağıta ilerleyelim:
Modern toplum içinde bireyin durumu, denizde bot veya derinlerde tüp içindeki insan gibidir. Görüş alabildiğine geniş, etraf olabildiğince kalabalık; fakat ötekine dokunma ve birlikte yaşama alanı alabildiğine dardır.
Metropolün insanları canavarın yavrularıdır biraz.
‘Nüfusu yüz bini geçen şehirlerde insanlık olmaz.’ (Rus Düşünür)
GÖKTEN “RAHMET” YERİNE ARTIK “ASİT” YAĞIYOR!
Dünyamızın alt yapısını bilim-teknoloji ile kuran merkezler kimin elinde ve nerede ise dünyanın üst yapısı olan siyasi, hukuki, kültürel ve iletişimsel (medya) ağları da onların yani ‘seküler batılılar’ın elinde. Böyle bir dünyada alternatif bir kültür ve insan tipi oluşturmak hayli zor. Çöl genişliyor; katı/kutsal olan herşey buharlaşıyor, gökten ‘rahmet’ yerine artık ‘asit’ yağıyor.
Modernite öncesi/geleneksel toplumların mucidi ve üreticisi (sanatkâr) olan ‘usta’, ruhunu işine, aletine katan adam demektir. Modern dönemin mucidi ve mühendisi, doğayı ‘vahşi’ olarak görüp onu avlamaya çalışan ruhsuz, mekanik avcıdır.