Bazı “AKP”liler hakkındaki suç duyurusu büyük ses getirdi.
Dört kişi var.
Bunlardan biri, Recep Tayyip Erdoğan’a “diktatör” iftirası atan alçaklara niçin destek verdi?
Sayın Erdoğan’ın hangi konulardaki ne gibi yanlışlıklarını gördü de uyarma ihtiyacı hissetti?
FETÖ’nün gerçek yüzünü 17-25 Aralık’tan sonra da göremedi mi?
Müktesebatı mı yetmedi?
Recep Tayyip Erdoğan’ın masum insanları “terörist” diye nitelendirebilecek kadar “kötü ruhlu” bir insan olduğuna mı inandırıldı?
Bunların ve çok daha fazlasının sorgulanması gerek.
Gülen’e “Çelik” yelek olmasının sebebi neydi, bilinsin.
Bir başkası…
Hakkında incitici yazılar kaleme almaktan imtina ettim ama cübbesini giyip “Fetullah”ı savunma isteğini, hem de iş bu noktalara varmışken haykırmasını izahta gerçekten zorlanıyoruz.
“Ne yapayım Erdoğan da yanılmış ben de yanılmışım, bana ahmak diyebilirsiniz?” şeklindeki bir izah, belki 17-25 Aralık darbe girişimi öncesindeki tavırlarının mazereti olabilir ama…
Çok geç be Sayın efendim çok geç; Sayın Cumhurbaşkanı’nın onca uyarıyı boşuna yaptığını mı düşündünüz, nasıl oldu bu, Sayın Erdoğan siyasi hırsları uğruna masum insanlara “terörist” diyebilecek karakterde bir insan mıdır, buna nasıl inandınız, nasıl inandırıldınız, sizi kim aldattı, 17-25 Aralık’tan sonrayı bırakın, son demlerde “cübbe” mevzuuna girmenizin sebebi neydi, üstelik siz hukukçusunuz, çok tecrübeli bir hukukçusunuz, çok tecrübeli bir devlet adamısınız…
Bunlar nasıl oldu?
Diğer ikisine çok fazla girmek istemiyorum.
Biri belediye başkan adayı olduğunda “kimlerden” (Sadece hangi gazetelerden demiyorum, aynı zamanda kimlerden diyorum, çünkü nice gazeteye ne sızmalar oldu!) açık destek aldığına da bakmak gerek.
Neyse, çok önemli isimler değil.
Ben aslında başka bir mevzuun üzerinde durmak istiyorum:
Başka partilerde de ilginç işler var; “küçük” oluşumlarda…
Bunlardan bazılarının toplum hafızasındaki karşılığı aldıkları oy oranlarından çok daha fazla…
Bunların genel başkanlarını, kaç kere, kimi vakit de canlı yayınlarda ve hatta birlikte çıktığımız canlı yayınlarda açıkça uyardık.
“Ya dostlar!!!” dedik:
“Samanyolu’nda filan boy gösterip, Tayyip Erdoğan’a oralardan çakmanın ne anlamı var.
Gelin, yer açayım, Sayın Erdoğan’a yönelik tepkilerinizi dile getirin ve bunu yaparken de FETÖ’nün ihanetlerini es geçmeyin!!”
•
Yok hayır, öyle bir savundular ki FETÖ’yü bu kadar olur!..
Ya tamam, 17-25 Aralık’a kadar göremediniz diyelim, yanıltıldınız filan…
Ondan sonra da mı göremediniz, Erdoğan karşıtı birlikler oluşturmanın, o birliklere katılmanın, FETÖ’cülerin Erdoğan’ı hedef alan sorularına, tam da onların işine gelen cevaplar vermenin anlamı neydi?
Ne kazandırıyordu bu; sevap mı, itibar mı, oy mu, para mı?
Ne var, ne yok!..
Bakın, ben Ak Parti’de yuvalanmış FETÖ unsurlarının da üzerine gitmeye çalışıyorum ve AK Parti’dekiler de kimlerse, yargının en keskin biçimde üzerlerine gitmesini, bu aziz milletin bir ferdi olarak talep ediyorum.
Bu aziz millete, bu güzelim ülkeye ve onun tartışmasız lideri Recep Tayyip Erdoğan’a ihanet edenler kimlerse ortaya çıksın!..
Parti ayrımı yok; hukuk var, hukuk.
Biz 28 Şubat zulmüne karşı çıktık, büyük zulümlere muhatap kaldık ama kendisine “İslami” süsü veren hiçbir “terör örgütüne”, hiçbir illegal yapıya prim vermedik.
Cumhurbaşkanımız FETÖ FETÖ diye çırpınırken FETÖ’ye destek verenler, bu iş Milli Güvenlik Politikası olarak ortaya konulduğu halde şu veya bu kıvamda destek verenler, bir bir ortaya çıkarılmalı ve adaletsizlik yapılmadan yargılanmalı.
Bir de…
Ya o kadar basit ki bunlar; 15 Temmuz darbe girişiminden diyelim ki altı ay, diyelim ki bir yıl öncesinden başlayarak belli noktalarda bulunan herkesin “hesap hareketleri” takibe alınsın.
İncelensin; kime ne kadar gelmiş, kimden ne kadar gitmiş, kimler parayı dolara çevirmiş ani hareketlerle, kimler ellerindeki gayrimenkulleri boşaltmış, bir bakılsın.
Ak Partili olsa da bakılsın olmasa da bakılsın.
Biz şüpheli adam istemiyoruz, net adam istiyoruz.
Davranışlarını, ilişkilerini izah etmek için kırk takla atmak, kırk türlü yalan söylemek durumunda kalan adamlar istemiyoruz.
Yani demem o ki, dört kişinin “beyanları” ve “ilişkileri” hakkında hukuki süreç yürütülürken, bu işe çok daha geniş çerçevede bakılsın.
Öyle şüpheli durumlar var ki…