Bir ay kadar önce, memleketin hatırı sayılır İletişim Fakülteleri’nden birinin Dekan’ı, profesör dostumuz aradı.
Sağolsun, dedi ki:
“Biz, gencimizin kitabi bilgilerle yetinmesini istemiyoruz. Genç, en az 4 yılını fakültede geçiriyor. Bu süre içinde, birtakım bilgileri alıyor. Teorik olarak bir şeyler vermeye çalışıyoruz. Burada, kendi imkanlarımızla ‘gazetecilik’ yaptırmaya da çalışıyoruz… Takdir edersiniz ki, bizim imkanlarımız sınırlı. Bizim dergimizde, radyomuzda çalıştırabildiğimiz sınırlı sayıdaki öğrenci mesleğe dönük birtakım marifetleri ediniyor ama ne kadar olsa piyasada çalışmak gibi olmuyor. Sizden istirhamım, imkânınız varsa istikbal gördüğümüz gençlerden birkaçına ‘staj’ imkanı sağlamanız. Üç-beş kuruş da harçlık verirseniz, ailelerine yük olmaktan da kurtulurlar.”
Tekliften dolayı ziyadesiyle memnun oldum.
“Bizim ruh dünyamıza uygun, ideali olan, gayretli gençleri tespit ederseniz, içlerinden birkaçına imkân sağlamaya çalışırız” dedim.
Aradan birkaç hafta geçti.
Sayın Dekan’dan ses çıkmayınca aradım.
Bize bahsettiği konu hakkında bir çalışma yapıp yapmadığını sordum.