Bizi tanıyanlar bilir; öyle dünya işleri için ince hesaplar yapan adamlardan değilizdir.
Ne kadar kötüdür bilemem;
Vaktinde, “hazır” bir “Dini Atmosfer” bulmadığımız, bulamadığımız için, “miras yoluyla intikal” olmadı.
Aksine, bizi “saptırmaya” matuf yönlendirmeler vardı…
Ne bileyim, her “bilinçli başörtülü”ye “yobaz” denirdi, Rahmetli Erbakan Hoca'dan nefret edilirdi, oy toplamak için günde iki üç kez, “ikindi namazı” kıldığı yalanı ortaya atılırdı, her dindar kötülenirdi, vesaire…
Bu ortamda büyüdük, “iffetten nefret edilen” bir vasatta gazeteciliğe başladık.