Şimdi de, Ankara'dan İstanbul'a “yürüyüş” çağrısı!..
“Adalet Yürüyüşü”ymüş, “Militerlere Mesajlar” da gırla!..
Acayip tahrik var; sorumluluk sahibi vatan evlâtları sakin olsun,
tahriklere kapılmasın.
Pek Muhterem Kemal Kılıçdaroğlu nice vakittir geriyor da
geriyor!..
Çok tehlikeli!..
Gezi olaylarında kitlesel kayıplar yaşanmadıysa, kitleler karşı
karşıya gelip -Allah muhafaza- birbirlerini katletmediyse, yatsın
kalksın Recep Tayyip Erdoğan'a dua etsin!..
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz'daki hain darbe girişimine karşı
çıkarken gerçek kimliklerinin altını çizen kahraman vatan
evlatlarını…
O muhteşem on milyonları, gezi olayları sırasında zapt etmeseydi,
ya da edemeseydi, çok fena işler olurdu!..
Sayın Erdoğan, milyonlarca vatan evlâdının “İslam adına” ortaya
sürülen “şiddet örgütlerinin” taraftar sayılarını yüzbine
katlamasını da engelleyen bir Lider.
O, ülke insanının bütün ümitlerinin tüketme noktasına geldiği
dönemde partisini kurmasaydı…
Memlekete bir “umut ışığı” sunmasaydı, işler çok kötü noktalara
gelmişti.
Bu ortamda da gerek “etnik” gerekse “dini” görünümle ortaya sürülen
şiddet örgütleri, bol bol “eleman” kazanmıştı!..
Bu da hiç kimsenin yararına olmazdı herhalde.
“Radikal Lâik”lerin yararına, hiç olmazdı!..
Yani…
Bugün, Boğaz'da, hem de Ramazan günü, “rahat rahat” içkisini
yudumlayan “Radikal Lâik” bir vatandaşımızın da can güvenliğinin
sağlanmasına vesile oldu Sayın Erdoğan.
Rahmetli Erbakan ve Sayın Erdoğan, bu kesime de büyük katkılarda
bulundu ama kıymetlerini bilen olmadı.
NE YAPIYOR BU “ADAM”LAR?
Ne sakıncalı, “kan dökmekten” bahsetmek, “terör estirenleri
alınlarından öpmek”, caddelere sokaklara çağırmak, “ADALET
YÜRÜYÜŞÜ” adı altında hem de resmi adreslerden “Önde Kemal Efendi,
arkada Askerler” fotoğrafları paylaşmak!..
Adeta “Ordu Göreve” mesajı vermek!.
Hatta ve hatta “Kutsal Postal” göndermeleri, öpülesi
postallar!..
Ne oluyor, kim ne yapmak istiyor?
“Kemal Kılıçdaroğlu ne yapmak istiyor?” diye girdik ya…
Büyük bir plânı yok.
Olamaz.
Tırnaklarıyla kazarak gelmedi, kasetle geldi ya, olamaz!..
Büyük plânlar yapabilmek için büyük tecrübelere sahip olmak
lazım.
Kemal Efendi, bürokraside tecrübeli ama politikada çok acemi.
Böyle bir Genel Başkan'ın hedefi…
Ne olabilir?..
Ne olacak…
Koltuğu muhafaza ve müdafaa!..
Malûm, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Anadolu'da
“iyi”ce rüzgâr estirmeye başladı.
Kemal Kılıçdaroğlu, o koltukta oturduğu müddetçe, CHP'nin asla
iktidar olamayacağını çok iyi bilen taban “arayış”ta!..
CHP'de Olağanüstü Hâl, yani, olağanüstü kongre süreci…
Koltuk gitti gidecek…
Bu durumda, sen olsan ne yaparsın?
İşte, dikkatleri başka taraflara çekersin.
Ne bileyim; bir kulüp yönetimi, başarısız olduğunda ne yapar?
Ya Federasyona sataşır, ya da hakemlere…
Olmadı, karşı tribünlerle kavga çıkartma potansiyeli olan sivri
çıkışlarda bulunur.
Tribünleriniz karşı tarafla kapıştığında motive olacak ve “sizinle
uğraşmaktan” vazgeçecektir!..
Mevzu budur!..
Yürüyüş CHP'nin iç meselelerinin yansımasıdır!..
“İç politika”yı dış politikaya alet etmek günahtır, ayıptır, daha
CHP'li bir söylemle “etik dışı”dır ama…
Kemal Efendi bunları düşünebilecek durumda değildir!..
Umarım, koca CHP tabanı bunu yemez!..
Ya da…
Yerse yesin, beni ilgilendirmez…
Yürüyün gidin!.
BEDELLİ TEKLİFİMİZ!
İşimize bakalım…
Memleketin nice meselesi var.
Biri de “bedelli askerlik” meselesi!..
Bitmeyen şarkı!..
Terörle Mücadele'de “profesyonel olmayan” askerler, yani bizim
“MEMET”ler görev almıyor artık.
Yani…
Bedelli Askerlik meselesine bu yönden karşı çıkışın fazla bir
gerekçesi kalmadı.
E, birikim de var.
Önceki gün, Başbakan Yardımcısı Sayın Numan Kurtulmuş ile “iftar”
sohbetimizde de gündeme geldi.
Kendisine ısrarla “bedelli askerlik meselesi” sorulunca…
Israrla “Gündemimizde yok!” dedi.
Meslektaşlar, “Gündemimizde yoktan, ‘şimdilik yok'u anlıyoruz!”
yollu cümlelerle devam edince…
Altını çizdi:
“Bedelli askerlik gündemimizde yok!”
Evet, “bugün için” gündemde yok.
Şimdiiii…
Ben sosyal medya aracılığı ile bugünkü yazımda yer vereceğimi
belirttiğim teklife geleyim:
Yıllar önce, ısrarla, “Bedelli askerlik çıksın, buradan gelen
paralara Hazine de katkı yapsın… Uzun dönem askerlerimize birer
asgari maaş bağlansın!” diye yazmıştım.
O günlerde bu konu epeyce gündeme gelmiş, hatta “bazı partiler”,
“Askere Asgari Ücret” diye kampanya başlatmıştı!..
Sonra olmadı.
Olmazdı zaten, bizimkisi “tartışma zemini”ni oluşturan bir
hareketti.
Sonrasında da bedelli çıktı.
Sonra, “çıkmaz” dendi, “yine” çıktı.
Ama bizim teklifimiz doğrultusunda bir adım atılmadı.
Hatta…
“Askerlik sürecince sigorta primleri ödensin!” dedik…
O bile yapılmadı!..
Ben, askerlik sürecinin, beni çalıştıran devlet tarafından
ödenmeyen sigorta primlerinden dolayı niçin borçlu olayım ki?..
Vatan borcu tabii de, prim borçlusu da mı olmak lazım?!..
Neyse bu da olmadı.
“Yeni Bedelli Askerlik Uygulamasında” inşallah olur!..
Bir de…
Asıl teklifim:
Bedelli askerlik çıksın gayri.
Çıksın da…
Bu “bedelsiz askere” de yarasın!..
Bedelli işinden gelen para,
bütün er ve erbaşlara “asgari ücret karşılığı maaş” olarak
dağıtılsa elbette yetmez.
Peki ne yapılabilir?
Teklif sahibi, meslektaşım İbrahim Toru.
Der ki;
“Her er ve erbaşa değil de, sadece evli olan er ve erbaşlara birer
asgari ücret verilsin!”
Nasıl?!
İyi olmaz mı?
Evliliği teşvik de olur bu.
Sayın Cumhurbaşkanımızın “en az üç çocuk” çağrısına uygun hareket
olur.
Evli er ve erbaşlarımıza birer “asgari ücret.”
Askerlik sürecindeki “sigorta primleri” de Devlet'ten.
“Mehmetçik” hak etmiyor mu yani?
Ne sakıncası var bunun?
Evliliği teşvik…
Genç nüfusu teşvik…
Askerliği teşvik!..
TSK'daki huzura katkı; öyle ya, çoluk çocuğuna para gönderebilen
askerimiz daha huzurlu olmaz mı?
Asker huzurluysa Ordu daha huzurlu olmaz mı?
Evli er ve erbaşlara, askerlik süreleri boyunca birer asgari
ücret.
Ne dersiniz?
Niçin yapılıyor böyle işler?