“Bizimkiler” bunlar için “hain” diyor, ben katılmıyorum.
Hainliğin de bir “felsefesi” vardır, bunlarınki resmen “kafayı sıyırmışlık”hâli!..
E tabii…
Ben bunlardan biri olacağım da bir imam hatiplinin, “sıradan” bir esnaf çocuğunun, engelleri aşa aşa Türkiye’nin birinci devlet başkanı olma noktasına gelmesine tahammül edebileceğim..
Ne mümkün!..
Ben bu “tek parti” zihniyetini çok iyi bilirim.
İçlerinde büyüdüm de ondan bilirim.
Bizde Kastamonululara “ayı” derlerdi, kapıcılar birer “ayı” idi, Kürtlere“kıro” denirdi, “yalanım varsa Arap olayım” sözü meşhurdu, aşağı tabakadan birileri “yalı”ya bayramlaşmaya gelecek olsa, bahçede bekletilirlerdi…
Bahçede birer şeker verilirdi ellerine, “Yallah!”
Yukarısı yasak!..
“Bunlara yüz verdin mi tepene çıkar!”
Kapıcıların geceleri gündüzleri yoktu, her işe koşarlardı.
Kapıcımız Mehmet Efendi, bin türlü güçlüğe, hakarete göğüs gererek büyüttü çocuklarını, okuttu, tıpta ve mühendislikte.
Yıllar sonra gördüm kendisini; kapıcılık döneminden nefret ediyor, en çok da bedavaya kömür taşımak ve bedavaya duvar boyamak zoruna gidermiş.
Mehmet Efendi bugün dükkân sahibi…
Hayırlı işler, kazancın bereketli olsun, Allah bu tek parti zihniyetinin eline bir daha düşürmesin Mehmet Efendi.
Hatırlayın üzerinden 20 yıl bile geçmedi; zamanın Kan Merkezi Başkanı,“Başörtülünün kanı pistir, dolayısıyla başörtülülerden kan bağışı kabul etmiyoruz!” diyecek kadar ileri gitmişti.