Biliyorum, “çok bilmiş takımından” birileri çıkacak ve ağız yayıp diş göstererek…
“Birader” diyecek;
“Memleketin bunca meselesi varken, etraf yanıyorken futbolla mı uğraşıyorsun!”
Evet, futbolla uğraşıyorum!
Çok az şey göründüğü gibidir.
Görmek için bakanlar farklı meseleler üzerinde “tefekkür” ederek sıkı mesajlara ulaşabilirler.
“Kelebeğin serüvenine” görmek için bakan, “Yaratılış” gerçeğine ulaşabilir mesela, sen bu gözle bak yeter ki…
Kim ne derse desin, at gözlüğü takmam.
Futbolla da ilgilenirim; o dünyada dönen dolaplar farklı alanlardaki işleyiş hakkında da fikir verir, yol gösterir kimi zaman bendenize.
Mustafa Denizli bir “bakış açısını” temsil eder, bir “âlem”dir, “nizam”ı terk etmiş!..
Bundan dolayı korunaklıdır, “muhabbeti” sıkı “bir beyaz Türk” olarak.
Şenol Güneş memleketin en başarılı teknik adamlarındandır ama “halkın içinden” geldiği için ağzıyla kuş değil timsah tutsa göze giremez.
Memleketin bu alanda gelmiş geçmiş en büyük başarısı dünya üçüncülüğüdür, Şenol Güneş bu başarının mimarıdır ama hükmü geçmez, ne de olsa “normal yurdum insanı!”
Fatih Terim sıkı adamdır, “Ağar” adamdır, ona yönelik tepkilerin dozu hep ayarlıdır, zira ona yönelmenin bedeli vardır ve bu bedel hayli “Ağar”dır!..
Yılmaz Vural çok birikimli adamdır ama “kontrolü” güçtür, doğrucu davuttur, tamamen dışlanamaz ama “üç büyük kulübün” yönetimleri için tehlikeli olduğundan oralara da getirilemez…