24 Haziran Pazar günü Türkiye tarihinin en önemli seçimlerinden birisinde oy kullanmak üzere sandığa gideceğiz. Çanakkale’yle başlamayıp 15 Temmuz’la bitmeyen istiklal mücadelemizde, vereceğimiz oylarla kalbimizi taşın altına koyduğumuzu ispat edeceğiz.
Durun yahu, bir dakika!
Bu cümleler sizce de garip değil mi? Biz hep “hiç olmadığı kadar birlik ve beraberliğe muhtaç”, hep “devletinin istiklali ve milletinin istikbali tehdit altında” bir coğrafyanın evlatları olmak zorunda mıyız? Her seçim, bir başka sebepten tarihimizin en önemli seçimi oluyor; her gelen gün bizi millet ve kardeş olmaya biraz daha mecbur kılıyor, farkında mısınız?
Var olduğumuz coğrafya, mazimizde saklanan hatırı sayılır kudret ve haşmet, dünyanın yarınlarına dair ortaya koyduğumuz muhalefet ve teklif, sahip olduğumuz potansiyel ve iddia, yüzünü bize dönmüş mazlum halkların umutlu bakış ve duaları bizi hep diken üstünde tutmaya, hep bıçak sırtı bir yerlerde durmaya mecbur ediyor.
Nasip... Devlet ve milletlerin de insanlar gibi kaderden payları ve nasipleri var anlaşılan. Türkiye’nin tarih sahnesinde var olagelen ve artarak var olmaya devam edeceği anlaşılan nasibinden bu aziz milletin bir evladı olarak asla şikâyetçi değilim. Bilakis bu nasiple müftehir, bu muradın tecellisi uğrunda bir toz olma şerefine nail olmak ümidiyle ziyadesiyle bahtiyarım fakat içimde muzır bir afacan var ve böylesi zamanlarda susmuyor bir türlü. Neler demiyor neler, bir bilseniz.
Bir seçim olsa diyor mesela ve bütün mesele evlerin penceresinin önüne konulacak çiçeklerin adı ve türü olsa. Partiler seçim meydanlarında yalnızca bu konuya dair vaatlerini dile getirseler. Bir parti, en çok menekşe yakışır bizim pencerelerimizin önüne dese, bir diğeri nergis, bir başkası sümbül. Yahut üç beş parti gül etrafında ittifak kurmaya çalışsalar da beceremedikleri için gül mahzun olup bir başka baharı temkin ve tedbirle beklemeye devam etse. Sokaklar görüntü kirliliği ve israf tablosu parti bayraklarıyla değil de partilerin önerdiği çiçeklerle süslense. Seçimden sonra kim kazanırsa kazansın, diğer çiçeklere dokunmasa da memleketi baştanbaşa rengârenk bir rayiha sarıverse... Oy kullanmak çok keyifli olmaz mıydı o zaman? Sizi bilmem ama bendeniz nergis ve sümbülün altına tereddütsüz basardım mührü.