DÜN, Allah onu ebediyen başımızdan eksik etmesin, Yayın YönetmenimSelçuk Tepeli’nin yanından kaçtıktan sonra yaşadıklarımı anlattım. Bugün ise kaçmama neden olanları aktaracağım. Buluşmak için oteline giderken,“Görmeyeli Selçuk gerçekten de önemli bir insan olmuş olmalı” diye düşündüm. Çünkü Gizli Servis’ten tutun CIA’ya kadar tüm birimler mevzilenmişti otelin etrafında. Sonra anladım ki Netanyahu da aynı otelde kalıyormuş.
Selçuk gelince “İstersen burada oturalım” dedi. Otelin barının görünümü “The Shining” filmindeki balo sahnesindeki bara benziyordu. Tek farkı, burada filmde olan hayaletlerin olmamasıydı. Herhalde o bar, o anda New York’ta olabilecek en depresif yer olmalıydı.
“Hiçbir şey bundan daha kötü olamaz” diye bir yanlış yaptım ve “Gel seninle dolaşalım biraz” dedim. Nedense onunla uzun süre olmanın her şeyden daha kötü olacağını unutmuştum.
HALKA ‘ÇIKTIK’
“Strand Kitabevi’ne gidelim” dedim. Halka inmek, onun kullanabileceği bir kavram değil; çünkü damardan köy insanı olduğundan halk onun için yüksek bir kavram. Bu yüzden şöyle anlatacağım meseleyi: O ya halka“çıkmak” için ya da taksi parasından kurtulmak için metroyla gitmek istedi.
Kapalı alanda Selçuk’la birlikte olmak bende klostrofobi atağı başlatacağından bir süre direndim, ama sonra baktım halk sevgisi zirve yapmış metroya girdik mecburen.
New York metrosu tuhaftır, aşağıda çok uzun koridorlar var. Öyle ki gideceğiniz yere yukarıda yürüyerek gitseniz trenle gideceğinizden daha az tutabilir. Birden anladım ki Selçuk sol ayağımdaki sakatlık nedeniyle yürümekte zorlandığımdan metroyu seçmiş olmalı.