AKBABA’nın Üç Günü filminde beni en etkileyen sahne, filmin başındaydı. CIA’ya ait bir merkeze yine CIA’dan başka bir ekip baskın düzenleyip içerdeki herkesi öldürüyordu. Sadece “Akbaba” kod adlı şifre çözücü tesadüfen kurtuluyordu.
O merkezde, dünyada çıkan her dergi ve kitabı okuyarak içlerinde olabilecek istihbaratı çıkaran uzmanlar çalışıyordu. Baskın yapıldığına göre açığa çıkmaması gereken bir gizli bilgiye istemeden erişmiş olmalıydılar.
BEN BİR AKBABA’YIM
Yazıma böyle başlamak zorundaydım, çünkü bugün gireceğim konu hassas bir konu. Bu yüzden yanlış anlamalara yanlış kaygılara yol açabilecek her duyguyu baştan engellemeliyim ki diyeceklerimi doğru algılayıp işi yanlış yerlere çekmeye filan çalışmayın.
Ben o filmde, merkezdeki uzmanlar gibiyim. Casus kitaplarını okumak tutkumdur. Çıkmış olan esaslı tüm casus kitaplarını okuduğumu sanıyorum. Bu konuya tutkulu ve de takıntılıyım.
Reza Zarrab’ın ABD’deki sorgulaması hakkında bugün laf ederken sadece bu okuduklarımdan kaynaklanan bilgi birikimime dayanıyorum. Hiçbir bilgi kaynağım yok, konuyu kimseyle konuşmadım da. Sadece “akbabalık” yapacağım anlayacağınız.