New York’a girişte vize memuru ne hakkında yazılar yazdığımı
sordu "Aklına gelebilecek her konuda mizah yazıları
yazıyorum" dedim. İyi ki de demişim çünkü bu bir sonra gelen
sorudan ucuz kurtulmama neden oldu.
İkinci sorusu, "Peki deklare etmek istediğin bir şey var
mı"ydı.
"Olmaz olur mu" dedim. "Bunu birisi sorsa da anlatabilsem
keşke diye umuyordum; iyi ki sordun" dedim ve başladım
saymaya. 10-15 dakika sonra daha listemin yarısına bile gelmemişken
adam gülümseyen bir ifadeyle sözümü kesti ve sevecen bir tavırla,
herhalde ancak bir mizah yazarı böyle cevap verebilirdi diye
düşünerek benim pasaportuma damgayı vurdu. Bu kadar
absürt maddenin bir bavul içinde bir arada olmasının imkansız
olacağını düşünmüş olmalıydı. Tecrübeli bir sınır güvenlik memuru
olarak adamcağızın ilk kez karşılaştığı bir tuhaflıktı bu
mutlaka.
***
Bavulların geldiği noktaya doğru yürüdüm, salonun neredeyse tümü Gaziantep'ten gelmiş kimyonun mis gibi kokusuyla kaplanmıştı. Bavulu bir kişi döndüğü banttan alıp yana koymuştu. Bavulları koklayan köpekler de yoktu ortada. Muhakkak kimyonun kokusundan dolayı bir yerlerde bayılmış olmalılardı. Bavulu açtırsalardı onlardan bir kilo kıyma isteyip bir çiğ köfte yoğurmaya niyetliydim çünkü yanımda bolca kaliteli kırmızı biber de vardı. Hatta çiğ köfteden sonra ikram edeceğim ev yapımı cevizli baklavam bile bulunuyordu.