Seçim sonrasında Türkiye’nin kendini yeniden toparlayabilmesi için önümüzde sadece iki gerçekçi yol olduğu görülüyor. Ya Başbakan Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile başkanlık sisteminin gündemden tamamen düşürülmesi üzerine anlaşıp yoluna eski sistemde devam edecek ya da “de facto” başkanlık sisteminin sürmesi yerine “de jure” başkanlık sistemini getirecek adımlar atılacak.
Bu iki yolun her birine de sağlam adımlarla girilmesi Türkiye’nin önünü açacaktır.
Hangisinin olmasını istediğimizi deklare ederken kendimizi önyargılardan kurtarmalı, var olan durumu gerçekçi değerlendirmeli ve bazı kronik muhalifler gibi Türkiye’ye sahip olmadığı dinamikleri yüklememeliyiz.
Ve eğer biz demokrasinin düz mantıksal kurallarına inanıyorsak, eğer bunca yıl geçmesine rağmen hâlâ “AK Parti nasıl iktidar olur, nasıl bu kadar fazla oy alır?”diye düşünen entelektüel sefillerden değilsek, yani gerçekçi olabiliyorsak, o zaman bugünün koşullarında varabileceğimiz tek mantıki sonuç kalıyor elde.
BAŞKANLIK SİSTEMİ
Türkiye’nin “de jure” başkanlık sistemini tartışma zamanı gelmiştir. İki yolu da açmanın kilidini elinde tutan Cumhurbaşkanı Erdoğan, eğer başkanlık sistemini kendi isteğiyle gündemden düşürüp güçlü Başbakan Davutoğlu ile çalışan Cumhurbaşkanlığı’nı tercih ederse belki o zaman eski sistem işleyebilir.