Anarşist fikirlere en uzak durması gereken bir sınıftan nasıl olup da bir anarşist çiftçi çıktığını anlatmadan önce bu kavrama ulaşmakta izlediğim yolu da anlatmalıyım.
Aslında bunu itiraf etmekten pek hoşlanmıyorum, ama ben “romantik komedi”diye adlandırılan film türünün sıkı bir takipçisiyim.
Bu, “Ne kadınlar sevdim ki yoktular” duygusunun benim romantik filmler seyretmek aracılığıyla dünyaya söylediğim, “Öyle aşklar yaşadım ki hiç olmamışlardı” duygusunun beni sürüklediği bir takıntı olmalı herhalde.
Romantik komedi janrı içinde de özellikle yemek temalı olanları çok severim. Profesyonel mutfaklarda, yemek tutkusu ve iyi yemek-içki arayışları sürecinde ortaya çıkıp gelişen aşklar benim favorimdir.
Bu türden “No Reservations” adlı hoş filmi Netflix’ten seyrettim.
Onlar da CMS’leri (Content Management System-İçerik Yönetim Sistemleri) gereği, bu filmi seyrettiğim için Netflix’i tekrar açtığımda bana bu filme benzer başka filmleri de tavsiye ettiler.
Bu sayede Anthony Bourdain tarafından anlatılan “The Mind of a Chef” adlı belgesele ulaştım. Aslında bu New York’ta bulunan Momofuku restoranın kurucusu ve şefi David Chang hakkında yapılmış bir belgesel. David, yemek kültürünün kökenlerine inmek için Japonya ve İspanya’yı ziyaret ediyor.