Çatışmalarla, uzlaşmazlıklarla dolu, hatta bırakın dolu olmayı bunların altında boğulmak üzere olan bu coğrafyada “barış gazeteciliği” kavramı özel önem taşımaktadır.
Bu tür gazetecilik özetle; çatışmaları, uzlaşmazlıkları daha da içinden çıkılmaz hale getiren, ortamları daha da geren türde yayıncılık yapmamaya dikkat edip bunun etiğini savunarak gazetecilik yapmaya çalışmaktır.
Kendi iç siyasi ve sosyal ortamı zaten gergin olan ve birçok çatışma, uzlaşmazlık noktası bulunan Türkiye’nin, barış gazeteciliğini benimsemiş ve bunun gerektirdiği dili ve yaklaşımları mesleğinin parçası haline getirmiş gazetecilere ihtiyacı var
Özellikle mezhepsel, ırksal ve hayat tarzı farklılığı konularında yapılan tartışmaların gerginleşme eğilimi gösterdiği ülkemizde, gazetecilerin barış ve uzlaşma dilini kullanmaktan, yani barış gazeteciliği yapmaktan başka alternatifi yoktur.
Bunu benimsememek, kullandığımız dil ve yaklaşımlarımızda uzlaşıcı olmamak, gerginliği, hatta savaşı tahrik etmek anlamına gelir.
Türkiye’nin kendi iç koşulları nedeniyle barış gazeteciliğine zaten büyük ihtiyaç varken, şimdi savaş ihtimali içeren bir dış gerginliğin de işin içine girmesiyle barış gazeteciliği artık daha da önem kazanmaktadır.
Rusya’yla tırmanan gerginliğin azaltılması, sadece taraf ülkelerin değil dünya barışının geleceği için de gerekmektedir.
Bu gibi durumlar, milliyetçi söylemlerin tırmanabileceği, başka ülkelere yönelik kin ve öfkenin tetiklenebileceği ortamlardır.