Siyasetin ve özellikle muhafazakâr siyasetin yaşama heyecanına
sanki düşmanmış gibi olduğu Türkiye’de yine siyasetle dolu bir
haftaya girdik.
Doğal olarak hemen herkesin kafasında siyaset var ama bazılarımızın
kafası gezme eğlenme planlarıyla da dolu. Hafta siyasetle olduğu
kadar yaklaşan bayram ve tatil beklentileriyle de
belirleniyor.
Tatil fikri, başka yerleri düşünme sanatıdır. Alain de Botton,
“Seyahat Sanatı”kitabında, gidilecek yerlerin hemen hiçbir zaman
kafamızda o yerler hakkında oluşturduğu ütopik düşüncelerle
çakışmadığını ve o yerlerin gerçekliğini daima beklentilerimizden
farklı biçimlerde yaşadığımızı anlattıktan sonra o yerlerin en saf
halleriyle beklentilerimizde hayallerimizde var olduğunu söyler ve
bazen de oralara gitmek yerine olduğumuz yerde durup onları
kafamızda canlandırmanın yetebileceğini anlatır.
Bunu çoğumuz bilsek de zamanı geldikçe o yerlere gitmeyi riskler
alarak sürdürürüz, çünkü seyahat “ruhu dinlendiren ve
iyileştiren bir etkinliktir” de. Buna hepimizin özellikle
ruhlarımızın siyasetle yoğrulmuş olduğu Türkiye’de çok ihtiyacı
var.
Ruhumuzu dinlendiren bir etkinlik zamanının geldiği bu haftanın
aynı zamanda hepimizin ruh halini olumsuz etkileyen siyaset yoğun
bir haftayla çakışması bize özgü bir trajedidir.
Bu haftadan itibaren birçoğumuz riskler alıp başka yerlere gitmek
için planlar yapacağız. Bu bağlamda ben 10 Temmuz tarihinde
gazetemizin magazin ekinde yayınlanan Tayfun
Topal’ın “Bırakın başka yeri övmeyi” başlıklı yazısıyla
bir diyalog içine girmeye özel önem veriyorum. Tayfun Topal o
yazısında, bazılarımızın tatil için başta Yunan adalarına gitme ve
oraları övme eğilimine karşı çıkıp bunun yanlışlığını
anlatıyor.