Ankara’daki saldırının bile Paris’teki saldırı kadar üzüntü ve tepki yaratmadığına yönelik birçok yazı çıktı. Yazılanlar haklıdır ve bu tuhaf bir durumdur. Hoşumuza gitmese de böyle bir tavrın neden ve nasıl olduğunu düşünmeye çalışmalıyız.
Üstelik sol gelenekten siyasi İslam’ın her rengine kadar, Batı’nın karanlık yüzünü öne çıkararak; eşitsizliğini, kapitalist sömürüsünü, emperyalizmini anlatarak yapılan çözümlemeler olmasına rağmen Batı kavramı hâlâ özlemle anılan yer olmuştur birçok kişinin kafasında.
Batı hakkında yapılan eleştiriler haklı olabilir, ama Batı aynı zamanda bir hayat tarzıdır da.
Karanlık yüzü ortaya çıkarmaya niyetli teoriler, bu hayat tarzının “dekadans”a dönük yönünü öne çıkarıp tavırlarına iç tutarlılık kazandırmaya çalışırlar.
Bu dekadans da vardır gayet tabii ki, ama belki bu dekadansın olması, yaşanabilmesi insan ruhuna çok uyan bir şey de olabilir.
Batı öyle böyle kötü olabilir, ama itiraf edelim en çok Batı düşmanı olanın kafasında bile Batı denilince ayrıca özgürce yaşam, hayat tarzlarının çeşitliliği, cinsel yaşamlardaki özgürlük, ilişkilerin modernliği, Batı kadınının görünümüne duyulan ilgi, cinselliğin bu kadın imajıyla özdeş tutulması da vardır.