Dün tam bana nadiren olan bir ruhsal denge durumuna ulaşmışken, İstanbul'da bulunduğum müddetçe Washington yazıp yazmama sorunsalını kafamda çözüm gibi görünen bir ara çözüme ulaştırmışken, hayat bile gözüme güzel görünmeye başlamış gibi olmuşken, tam "Artık canımı sıkacak bir şey olamaz; karım da şu anda uykuda olduğundan ruhsal dengemi bozacak hiçbir şey yaşanmaz" diye düşünürken cep telefonum çaldı. Arayan maalesef Allah onu başımızdan ebediyete kadar eksik etmesin Yayın Yönetmenim Selçuk Tepeli'ydi.
Bu da babamın Hacettepe’deki serserilik günlerini anlatmak için kullandığı, “Bela ‘Geliyorum’ demez, geliverir” sözünün aslında ne kadar da doğru olduğunu gösteren bir gelişmeydi.
Bir dipnot olarak şunu da söylemeliyim bu aşamada. “Babamın serserilik günleri” derken bu günlerin ne zaman sona ermiş olduğu konusunda hiç kimsenin bir fikri de yok, bu da bilinsin.