Örneğin bazen durup dururken, ortada görünür hiç bir neden yokken, evin içinde ender bir sakinlik hüküm sürerken, hatta içimi nadir gelen bir his bile kaplamış kendimi biraz mutlu bile hissederken bana "Sen bugünün anlamını hatırlıyor musun?" der ve susar. Susar da beni bir endişe cehennemine atar.
O günde geçmişte önemli ne olduğunu hatırlamak için kendimi yer
dururum. Sevgililer Günü, Anneler Günü, doğum günleri elenmesi
kolaydır. Sonra sıra ilk kavga ettiğimiz günü (bunda
yılın her gününü yıldönümü, önemli gün olarak tutturma ihtimalimiz
yüksektir) ilk tanışma günü (aslında bu Rana için acıyla
anılması gereken bir gündür bana onu hatırlatacağını hiç sanmam ama
ne olur olmaz diye onu da olasılıklar arasından elemek gerekiyor)
düşünmek gerekiyor.
O günü önemli kılacak ne olabilir diye içim içimi yer, uykularım
kaçar. Rana bunu başarınca olayı unutur gider, çünkü aslında
o gün de diğerleri gibi eskiden önemli hiçbir şey olmadığını bilir.
Zaten yıldönümlerinden başta kendi doğum günüm olmak üzere hiç
hoşlanmam. Atatürk’ün doğum günü ve Cumhuriyet'in ilanı birer
istisnadır buna.