Patlamaya hazır, hatta bunun için vesile bekleyen toplumlarda medyanın yayıncılık sorumluluğu çok daha kritik boyuta ulaşır.
Evet, medya kamusal bir hizmet yapmaktadır, ama bazen bu hizmet sadece yayınladığımız haberlerle değil, bazen de (hatta belki de çoğunlukla) yayınlamamaya karar verdiğimiz haberlerle yapılabilir.
Tabii sıradan, herhangi bir günde şerefsiz, ahlaksız, alçak saldırıların ve hatta açıkça küfrün ve son olarak da cinayet tehdidinin köşelerde rutin olarak söylenebildiği bir ülkede, medyaya “Makul olun” çağrısı yapmak ne kadar makul bir beklentidir bunu bilmiyorum, ama yine de deneyeceğim.
Ben televizyon haberlerindeki şehit cenazelerinde ne tür haber değeri var anlamakta zorlanıyorum.
Bu cenazelerde, “hiçbirimizin hayatında başına gelmesin” diye dua ettiğimiz şeyler oluyor ve biz de bunları seyrediyoruz. Herhalde bu hayattaki en acı şey, bir anne ve babanın çocuklarının cenazesini kaldırmasıdır.
Televizyon kanalları, değişik cenazelerden bu büyük acıları görüntülü vermekte ısrarlılar. Hepsinde aynı görüntü, aynı acılar var. Bunlardaki haber değeri nedir anlamak zor.