Amerika için dışişleri bakanı seçimi süreci fantastik ve hatta zaman zaman absürd bir görünüm sergilemeye başladı.
Bu, global düzende normalleşme arzulayan makul düşünceli insanlar açısından hiç de hoş bir şey değil.
Aslında bu tarifini verdiğim türde insanların ne gobal düzeyde ne de Türkiye’de fazla sayıda kaldıkları hayli şüpheli.
Sayılarımız azalsa dahi makul olabileceği anlatmak, özellikle bir yazar açısından önemini koruyor. Bu açıdan Amerika gibi bir süper gücün makul olandan bu kadar hızlı uzaklaşma sürecine girmesi hayli ürkütücü de.
Yeni başkan bir yandan etrafını komplo teorisyenleri, dezenformasyon uzmanları, ırkçılar, faşistler, İslamofobik insanlarla sardırırken, öte yanda son makul kale olabilecek dışişleri bakanlığına da atamasını bir türlü yapamıyor.
Son gelen habere göre petrol şirketi Exxon’un CEO’su Rex Tillerson’un yeni dışişleri bakanı olarak atanması ihtimali çok artmış. Bu olacak diye daha önce yazmıştım.
Üç hafta önce de “Şansı çok arttı” diye yazdıklarımızı onca gün oyaladıktan sonra Trump’ın bulabildiği son isim bu ne yazık ki.
Tillerson tabii ki son derece başarılı bir kişi. Çok iyi CEO olduğuna da eminim. Ancak bütün bu meziyetler bir insanı dışişleri bakanı, özellikle de dünyanın her yerine burnunu sokacak Amerika’ya dışişleri bakanı yapmaya yetmiyor. Yetmemeli.