Cumhurbaşkanı Erdoğan referandum sonrası yeni döneme son derece önemli bir stratejik global hamleyle başlıyor. Önümüzdeki dönemde global yeni düzenin nasıl kurulacağı, bölgemizde ve Ortadoğu’da taşların nasıl yerine oturacağına bağlı olarak belirlenecek.
Global düzenin üç öncü ülkesi, bu düzeninin kurulmasında iplerin ellerinde olması için yarışıyor.
Rusya, Amerika ve Çin bölgemiz için farklı bakış alanları ortaya koyuyorlar ve eğer yapabilirlerse kuracakları yeni dünya düzenin temelini bölgemizde atmaya başlayacaklar.
Hangi ülkenin ipleri elinde tutacağına ve nasıl bir düzen kurulacağına bağlı olarak Türkiye’nin de global düzendeki yeri ve rolü belirlenecek
Cumhurbaşkanı Erdoğan her zaman yaptığı gibi bu tür global süreçlerde Türkiye’nin pasif kalması yerine aktif belirleyici ülke olmasına karar verdi ve bunun gereğini de mayıs ayında yapmaya başlıyor.
Cumhurbaşkanı 16-17 Mayıs tarihlerinde Washington’da olacak ve Başkan Trump ile görüşecek.
Ancak buraya gelmeden önce Rusya ve Çin’i de ziyaret edecek. Bu gezi Türkiye’nin üç öncü ülkenin bölgemiz için stratejilerini birinci elden duymak ve aynı zamanda onlara neyin nasıl yapılması gerektiğini Türkiye açısından anlatma gezisidir.
Bu yüzden çok da önemlidir. Gezinin tüm gündemi, bölgemizin ve ülkemizin bölgedeki geleceği olacağından belki de bugüne kadar yapılmış en önemli dış gezidir de.
Amerika’nın ve Rusya’nın bölgemizde neyi nasıl yapacağını az çok biliyoruz, ancak Çin’in bölgemize yönelik düşünceleri fazla bilinip araştırılmıyor.
Oysa Çin de bölgemizde önemli bir oyuncu olmak için adımlar atıyor ve Türkiye Çin ile anlamlı bir işbirliği içine girebilirse bölgemize yönelik farklı içerikli bir strateji de uygulayabiliriz.
Tabii bu gezinin hem Moskova hem de Washington ayakları çok önemli ama bence Çin ayağı hepsinden daha önemli.
Çin’in bölgemizde ne yapmak istediğini hepimizin bilip bunu tartışmamız geleceğimiz açısından önemlidir.
ÇİN’İN ORTADOĞU STRATEJİSİ
Çin Cumhurbaşkanı Şi Cinping, Başkan Trump ile görüşmek için ABD’ye geldiği gün, tam da görüşmenin başlangıcına denk gelecek şekilde Century Foundation, “A Rising China Eyes The Middle East” başlıklı Çin’in Ortadoğu stratejisini tüm yönleriyle inceleyen bir rapor yayınladı. Bu rapor adeta Amerikan başkanına Çin ile bölgemize yönelik konuşmalarında yol gösterici olması için hazırlanmış bir rapor gibiydi. Lily Hindy tarafından kaleme alınmış bu raporu her okuduğumda bölgemize yönelik politikalarda Çin ile işbirliği içine girildiği takdirde Türkiye’ye ne kadar büyük fırsatlar açılabileceğini görüyorum. Az sonra size detaylarını verdiğimde sizin de göreceğinize inandığım gibi Çin bölgemize hem Rusya’dan hem Amerika’dan çok farklı bir paradigmayla yaklaşıyor.
ÇİN’İN BÖLGE POLİTİKASI
Çin bölgemize üç öncü ülkenin yaklaşımları arasında bir pradigmatik kopuş yaparak kendini farklılaştırmış durumda.
- Çin’in yaklaşımının temelinde diğerlerinden farklı olarak askeri gücün en etkili kullanımı yatmıyor. Çin, bölge politikalarını bölgedeki hiçbir ülkenin politikalarına karışmadan sadece karşılıklı ekonomik çıkarlara dayalı olarak düzenliyor.
- Çin çok uzun süre Rusya ve ABD’den farklı olarak bölgemize yoğun ilgi göstermemişti. Ancak bu Ocak 2016 tarihinde Çin hükümeti tarafından hazırlanan “Arap Policy Paper” ile tamamen ve hızla değişmeye başladı. Çin o tarihten sonra bölgemizde etkin ve güçlü bir rol oynamaya başladı.
- Çin’in politikasının belirleyici yönü bölgedeki politikalarının siyasi ve askeri unsurlara dayalı değil daha çok karşılıklı ekonomik çıkarlarla kurulmasıydı. İlk önce bölgedeki işbirliği sonucunda gerekli ekonomik işbirliği altyapıları kurulacak, siyasi ve askeri yapılar bunun üzerine yükselecekti.
- Çin bölgeye eski İpek Yolu’nu oluşturan ilkeler bağlamında bakıyor ve eski ticari yolların ve karşılıklı çıkarlara dayalı ilişkilerin kurulması için adımlar atıyor. Bu bağlamda OBOR denilen bir programları var. Bu, “One Belt One Road” kavramının açılımı. Bölgedeki önemli noktalar arası ulaşım iletişim yollarını yeniden kurup bunun Çin ile bağlantılarını oluşturuyorlar. Nihai amaçları, Orta Asya’dan ve bölgemizden geçecek bu yolların Batı’yla bağlantılarını kurup Batı’ya ulaşmak ve ekonomik işbirliğine dayalı barışçı bir yeni düzen oluşturmak.