Erşan Kuneri’yi seyretmeye başladıktan bir saat kadar sonra, mutlaka anlamadığım bir şeyler olması gerektiği hissine kapıldım.
Dizi hakkında olumsuz fikir bildirenlerin etkisi altında mıyım acaba diye düşündüm bir süre. Bu değildi mesele çünkü ben Cem Yılmaz’ın zekasına güvenimin o kötü yorumların yanlış olduğunu göstereceğini düşünerek seyretmeye kararlılıkla oturmuştum.
Ama ilk saatten sonra içimde bir huzursuzluk bir hayal kırıklığı oluşmaya başlıyor gibiydi.
Her parlak, her yaratıcı beyin arada bir beklenenden daha kötü performans ortaya çıkarabilir gayet tabii ki. Bu diziyi de Cem Yılmaz’ın, her yaratıcı beyinin bazen başına gelebilecek bir yanlışı, bir başarısızlığı olarak damgalayıp o noktada bitirebilirdim işi.
Ama ben de mizah yazarlığı ile başlamış olduğumdan ve mizahımda kamuoyunun 'bel altı' diye nitelendireceği esprilerden katiyen kaçınmamış olduğumdan olsa gerek diziyi sabırla seyretmeyi sürdürdüm.
Cem Yılmaz’ın projesi hakkında kafamda ilk gerçekten anlama ışığı seyretmemin bir aşamasında sanki bir Monty Python’s Flying Circus skeci seyrediyormuşum duygusu ile dolmamla oldu.
Monty Python’u aşağıda daha detaylı anlatacağım ama bu 1970’li yıllarda absürt komedisi ile soyut saçmalıkları ile dünya komedi dünyasını radikal biçimde değiştirmiş ve absürdü, saçmalığı ve genel ahlak kuralarına karşıtlığı komedinin meşru ve vazgeçilmez parçası hakine getirmişti Monty Python.