Yeniden seçime gidiyoruz, sonucun aşağı yukarı aynı olacağını
söyleyenler bence halkı hiç tanımıyorlar.
Tanımayanlar, kendi arzularını gerçekmiş gibi anlatıyorlar.
Ben AK Parti’nin yeterince güçlenerek başkanlık sistemi için de
gereken adımları atacağına inanıyorum.
Bu inancım dışında, başlıkta da dediğim gibi “İnşallah kazanır”
diyorum.
Bu “inşallah”ım onların iktidarını pek beğendiğimden değil.
Ama ortada bir zorunluluk da var.
Türkiye’de iç dengeler o kadar bozuldu, hayatın her yanı o kadar
dengesizleşti, vasatlık her yanı o kadar sardı ki, toplumda
paylaşılan ortak değerler kalmadığı gibi ülke bu yüzden hızla
kültürsüzleşti.
Bahsettiğim zorunluluk da işte burada devreye giriyor.
Hangi iktidar gelirse gelsin, bozulmuş dengeleri tekrar kurma şansı
pek yok gibi gözüküyor.
Ama bence, belki bozan, tekrar yapma şansına sahip olabilir.
“Dengelerin bu şekilde bozulması AK Parti’nin bilinçli tercihidir,
arzuladığı da budur” denilebilir.
Olabilir de ama tercihleri dengeleri bozmaktan yana olan
iktidarlar, bu bozulmalar aşırıya gittiğinde bunun kendi
aleyhlerine de çalışacağını ve işi toparlamanın zor, hatta
imkânsızlaştığını da görmeliler.
Yozlaşmada. bozulmada, vasatlaşmada Türkiye kritik eşiği çoktan
aştı.
Yine de bozanın bu işe girerken, bozulanın yerine neyin nasıl
konulacağını düşünmüş olduğunu umuyorum.
Bunun düşünüldüğünü sanmamakla birlikte yine de bunu ümit
ediyorum.
Kritik aşama çoktan geçildi; çünkü yozlaşma, bozulma ve avamlaşma
bir noktadan sonra geriye döndürülemez.
Bozulan hayat tarzları yerine bozulan, yozlaşan, vasatlaşan, ortak
hayat tarzı olmaya başlar.