Önceki gece tam bir “back to the future” Türkiye güzellemesi yaşadım. Bir süredir “Bu gidişat sürerse ülkenin geleceği nasıl olur?” diye düşünüyordum. O geleceğin nasıl bir şey olacağını alakasız bir filmi seyrederken gördüm. Bu geleceğin Türkiye’sini görme işini “back to the future” süreci olarak tanımlıyorum. Çünkü o geleceğin Türkiye’sine ancak bayağı geriye giderek ulaşmak mümkün.
Geleceğin Türkiye’sinin nasıl bir şey olacağını dediğim gibi ben hiç ummadığım bir filmde gördüm. “Zero Dark Thirty” adlı bir film var. Bu filmde Usame bin Ladin’in Amerika tarafından aranıp bulunması anlatılıyor. Hikâyenin bu bölümü benim açımdan önemli değil, asıl ilgilendiğim filmin arka planında gördüklerimdi.
Konusu gereği olay Peşaver denilen, “yeryüzündeki cennet” olarak nitelendirilebilecek mükemmel yerde geçiyor. Türkiye 21’inci yüzyılın yeni Peşaver’i olmak için var gücüyle çalıştığından, bu yöndeki iradesi çok güçlü olduğundan, o filmde bizi yakın gelecekte bekleyen sosyal koşulları sürrealist bir mutlulukla izledim.