Joan Didion'un dediği gibi "Bizler yaşamak için kendimize hikayeler anlatırız." Farkında olunsa da olunmasa da bu her insan için geçerli bir ruh halidir. Belki de hayatın üzerlerimize yüklediği ağırlıkları, getirdiği darbeleri karşılayıp yaşayabilmek belki de kendimize böyle hikayeler anlatma yeteceğimiz sayesinde olabiliyordur. Kendimiz hakkında kendimize hikayeler anlatmak yalan söylemektir de. Eğer kendimiz hakkında söylediğimiz bu yalanlar Don Kişot'ta olduğu gibi insanın kendisine zarar verme kapasitesinin sınırlarında dolaşmadığı sürece bu yalanların zararı da yoktur. Hayatı dayanılır kılmak yaşamayı sürdürebilmek içi bu hikayelere hepimizin ihtiyacı var. Benim kendim hakkında kendime anlattığım hikaye ise şu: Yazılarımla düşünce sistemleri tarihinin bir arkeolojisini yapmaya çalıştığımı hayal ediyorum. Bu bilgi arkeolojisi, tespit edilen düşünce sisteminin veya önemli düşünürün fikirlerinin diğer düşünürlerin üstüne etkilerini veya sanatın çeşitli dallarında o düşüncenin yansımasının sonuçlarını bulup takip etmeyi içeriyor. Bilgi birikimimi, kapasitemi aşan bir uğraş mı bu? Büyük ihtimalle evet ama bu zamanlarda yaşayabilmem, yazabilmem için bu bilgi arkeoloğu olmak...