O günlerde yaşadığım evin de tam karşısındaydı. Karşıya geçip o kulüpten bir Fellini, bir Francis Ford Coppola, bir Orson Welles, bir Woody Allen videosunu işini iyi bilen dükkan sahibiyle içerikli sohbetten sonra kiralayıp eve dönmek benim için lüksün tanımıydı.
Hayatım lüks ile doluydu o günlerde. Bir diğeri de mutlu bir caddeden yürüyerek işime gidebilmekti. O gün çalıştığım gazete Cinnah’ın tam başında Kuğulu Park'ın karşısındaydı.
Severek çalıştığım bir işyerine, sevdiğim, çocukluğumun geçtiği bir şehirde, mutlu bir caddeden yürüyerek gitmek lüksünü yaşamın mutluluğunu biraz üzülerek hatırlıyorum şimdi.
Boğuşmak zorunda olduğumuz sorunlar nedeniyle, muhatap olduğumuz nefret söylemleri sayesinde küçük şeylerin bize nasıl lüksü yaşatabileceğini unutur hale geldik. Mutlu sokakların sayısı da azalıyor gün geçtikçe.
Allah'tan henüz anılarımızı elimizden alma yöntemi bulunamadı. Çalışıyorlar ama başaramadılar, onlara tutunup yaşıyoruz işte böyle.