Çarşamba günü Fenerbahçe bana öyle şeyler yaşattı ki, eminim o gün yüz binlerce, belki de milyonlarca kişi aynı şeyleri yaşamıştır.
Bu ülkede hepimizin güzel haberlere, içimizi sevinçle dolduracak gelişmelere, hayata bağlayacak güzelliklere olağanüstü ihtiyacı var.
Hepimizin içi siyasi gelişmelerden, Türkiye’nin durumundan, geçim zorluklarından, geleceğin belirsiz olmasından dolayı çok dolu. Fena halde bunalmış durumdayız.
Bu ortamda küçücük güzellikler, sevinçler içimizi kısa süre için olsa da açabilir, biraz olsun ferahlayabiliriz.
Çarşamba tüm günü “Fenerbahçe bizlere bunu yaşatacak” diye umarak geçirdim. O gece Fenerbahçe hepimize biraz nefes aldırabilirdi.
Üstelik ben kendimi bildim bilelim Galatasaraylıyım.
Gün boyu maç saatini heyecan içinde beklerken neredeyse tüm kamusal alanlarda Fenerbahçe konuşuluyordu. Tatlı bir telaş, bir hazırlık koşuşturması vardı.
Kafeler, restoranlar maç saati için ekran kuruyorlar ve insanlar tuttukları takım ne olursa olsun gelip gece için kendilerine masa ayırıyorlardı. Üyeliği bulunmayanlar, gece için yayıncı kuruluşa üye oluyorlardı.
Öyle büyük bir talep vardı ki, yayıncı kuruluşun telefonları uzun süre kilitlendi, telefonla maçı satın almak imkânsızlaştı, çoğumuz SMS yollayarak hallettik bu işi.
Bu hazırlık ve beklenti, “Fener bu işi yapar” umudu bile bizi kısa süren mutluluklara taşıdı. Açıkçası ben, ezeli rakibimizin bu yıl çok daha güçlü olacağını ve arada yenilse de her zaman şık futbol oynayacağını sanıyordum.