Cumhuriyetimizin bozulan dengeleri rayına oturmaya çoktan başladı, normalleşme süreci hızla sürecek.
Parlamentonun merkezinde bulunduğu bu süreci, dışarıdan müdahalelerle Cumhurbaşkanı’nın tamamen engellemesi mümkün gözükmüyor.
O müdahaleler, tamamlanması kaçınılmaz olan bu sürecin bazı noktalarını sadece geciktirebilir, ama parlamentonun bunları aşacak gücü ve imkânları vardır.
Bu yazdıklarım görüşmekte olduğum siyasetin “ağır abileri” olarak nitelendirebileceğim çok tecrübeli ve partilerin içlerinde yaşanmakta olanlardan haberdar akil siyasetçilerin ortak görüşüdür.
Onlar bunu söylerken şöyle bir siyasi mantık zinciri kuruyorlar:
- O ortam Türkiye’nin tüm dengelerini bozdu. Sistemimiz yara aldı, el kaldırarak her getirilen yasaya onay verenlerin bile çok rahatsız olduğu bir Türkiye yaratıldı. İrade tatmin olsun diye yapılan bu işin kendi siyasi geleceklerini de tehdit etmeye başladığını gören bu milletvekilleri bile bu süreçten kurtulmak istiyordu.
- Son seçim sonucu hem onlara bu kurtulmanın yolunu, hem de Türkiye’nin bozulan dengelerini tekrardan kurma yolunu açtı.
- AKP’den de diğer partilerden de milletvekilleri tekrar seçimi katiyen istemiyorlar; onlar ağırlıkla bir uzlaşma kültürünün oluşmasını ve bunun zamanının çoktan geldiğini düşünüyorlar.
- Bu uzlaşmaların oluşacağı yer de tabii ki parlamento. Artık parlamento tek iradenin istediği yasaları onaylama makinesi olarak çalışmayacak. Artık yasalar bir uzlaşma sonucunda çıkmak zorunda. Bu da Türkiye’nin bir süredir bozulmuş olan dengelerini tekrardan kurma yolunda atılmış en büyük adım olacak ve bu süreç kesintisiz de sürecek. Parlamentodaki ortak irade budur.
- Parlamenter sistemin kendisine özgü dinamikleri, kuralları vardır. Bunlar bir defa başladı mı bunları dışardan müdahale ile durdurmak çok zordur. Bu dinamik, Türkiye’de koalisyon hükümeti kurulmadan önce başlamıştır ve bu dinamik, koalisyonun kurulacağının da garantisidir.