İnsan konuyu incelemeden Antoine Wilson’u meşhur eden fotoğraflara bakınca, “Ne var ki bunlarda, bu yeter mi insanı meşhur etmeye?” diye düşünüyor. Bu fotoğrafları gören herkes, “Ben de çekerim bunları” diye düşünmüştür mutlaka.
Gerçekten de fotoğraflar boş bir sokak, park etmiş arabalar veya bir kahvaltı mekânında boş masa ve sandalyeden ibaret. Meseleyi anlamak için Wilson’un ne yapmaya çalıştığını öğrenmek lazım.
Bu fotoğraflardaki amacı, aslında kendisine taktığı “yavaş paparazzi” (slow paparazzo) adında gizli. Wilson, biraz önce bir meşhurun bulunduğu ve birkaç dakika önce terk ettiği mekânların boş hallerini çekiyor.
Yani diyelim ki bir kafede Jennifer Garner ile Ben Affleck birlikte kahvaltı ediyor. Bir paparazzi normal olarak ne yapar, onların fotoğrafını çeker değil mi, ama Wilson onların kahvaltılarını yiyip gitmelerini bekledikten sonra mekânın fotoğrafını çekiyor. (Böyle bir fotoğraf olduğu için bu örneği verdim.)
Çalışırken kesin prensipleri de var. Örneğin, başka bir kişi, meşhur birini görüp ona haber verse o yerin fotoğrafını katiyen çekmiyor. İlla kendisinin görmesi lazım, ancak ondan sonra mekânın fotoğrafını çekiyor.
CARTIER-BRESSON VE BELİRLEYİCİ AN
“Peki böylesine tuhaf bir şeyi neden yapıyor?” diye gayet tabii ki soracağız. Wilson bunu sadece marjinal bir iş yapıp bu sayede adını duyurmak için yapmıyor. Yaptığı işin temelinde fotoğraf sanatı tarihiyle ciddi bir hesaplaşma kaygısı da var. Ben bu konuyu İngilizce denemenin yaşayan en büyük ustası olarak kabul ettiğim Geoff Dyer’in “White Sands” adlı son kitabındaki kısa notundan öğrendim ve hakkında bayağı bir okudum. Bir deneme ustası olan Geoff Dyer’in hem cazla (But Beautiful) hem de fotoğraf sanatıyla ilgili (The Ongoing Moment) mükemmel iki kitabı vardır. Şöyle söyleyeyim, eğer bu konularda hayatınızda sadece tek kitap okuyacaksınız onlar da bunlar olmalı, başka bir kitaba gerçekten ihtiyaç duymazsınız. Wilson’un boşluk fotoğraflarıyla aslında ne yapmaya çalıştığını iyi anlamak için The Ongoing Moment’i tekrardan inceledim ve özellikle büyük usta Henri Cartier-Bresson’a