Hayatını yazarak kazanmaya çalışan her yazarın korktuğu, ama mutlaka da bir gün başına gelebilecek bir tür hastalıktır “yazar tıkanması”(writer’s blockage).
Beyaz sayfa size bakar, siz de ona. Cümleleri bırakın, kelimeler bile çıkmaz elinizden, tuşa basamazsınız. Konular aklınıza gelir, ama hiçbirinin sonunu getiremezsiniz; bazısına nasıl başlayacağınızı dahi bilemezsiniz.
enim gibi genelde kolay yazan yazarlar, “Bu, katiyen benim başıma gelemez”diye düşünürler, ama işte gördüğünüz gibi bal gibi de olabiliyormuş.
Yıllar önce New Yorker Dergisi’nde bu konuda harika bir karikatür görmüştüm.
Tek kareydi. Başlığı, “yazar blokajı”. Karikatürde, yazar küçücük bir adada dört dönüp duruyor. O kadar küçük adanın etrafına bile yüksek bir duvar çekilmiş ve yazar onun surları içinde kendi küçücük adası içinde kısırdöngüsünde dönüp duruyor.
Yazarlık, özgürce hayal kurmak, var olanın dışına çıkma cesareti ve risk almayı gerektirir. Bunları sağlayabildiğiniz zaman yazar tıkanması olması zorlaşır ama bu koşullar yoksa, siz her an bir adaya hapsedilip etrafınıza duvarlar çekilebilir.