Büyüyoruz. Yüksek büyümeyi sürdürüyoruz. Üstelik ilk çeyrekteki
%7.4'ün, sanayiden gelen %8.8'lik güçlü desteğiyle... Bu durum
büyümenin nicelik yanı sıra niteliğinde de olağanüstü iyileşme
olduğunun kanıtı...
Burada bir fırsat ve bir tehditten aynı cümlede bahsedebiliriz.
Fırsat, yüksek büyümeyi sürdürebilmek için seçimdeki tercihimiz;
tehdit ise eğer 2012'deki gibi davranırsak bunu
koruyamayacağımızdan söz ediyorum.
2011'de ekonomi %8.8 büyüyünce, bir kısmı kabine içinden olmak
üzere, gaz-fren tartışmaları başlatmıştık; "Efendim küresel kriz
ikinci dip yapabilir aman hızlı büyümeyelim, misal 5'inci vitesten
4'e inelim" denmişti. 2012'de %2.2 ile neredeyse rölantiye
düşüyorduk.
Ekonomiyi müspet bilimlerden ayıran, beklentilere fazla duyarlı
olmasıdır. Fizikte böyle bir sorun yoktur. Misal demir atomu, erime
noktasını öğrendiğinde şımarmaz veya umudu yitmez yine aynı
derecede sıvı hale gelir.
Ancak ekonominin atomları olan bireyler, beklentilerini
değiştirerek fırsatı da tehdidi de oluşturabilirler. Zira geleceğe
dair tahminlerin bileşkesi, geleceği şekillendiren davranışlara
dönüşür.
Zaten sandığı ekonomi üzerinden etkilemek için dövizde olağandışı
hareketlilik, faizde tırmanış varken dün açıklanan büyümeyi
"küçümseme" algılarına karşı tedbir geliştirmeliyiz. Sanayi
katkısından kapasite kullanımına dek nitelik sergileyen büyümeyi,
negatif algılara kurban etmemeliyiz.
Netice: Güçlü büyümenin sürmesini istiyorsak, seçmen davranışımız
da söylem tercihimiz de bu yönde olmalı. "Rekor büyüdük ama
yavaşlayacağız" söyleminden uzak durmalıyız.
Yılın ikinci yarısında biraz yavaşlama olsa dahi bunu, ziyadesiyle
telafi edecek güçteyiz. Ancak algımızı kirletirsek büyümeyi
elimizden alıverirler, haberimiz olsun.