Amsterdam'da hınca hınç dolu salonda; Dünya Faktoring
Organizasyonu (FCI) Başkanı Çağatay Baydar, 90 ülkeden gelen 400
finans şirketinin tepe yöneticilerine; "hoş geldiniz" diyor. "Altın
Yıldönümü" etkinliği için hazırladığı sunumda Baydar, yarım
yüzyıllık geçmişte başarılanları örnek gösterip, gelecek 50 yılda
yapılacakları özetliyor; "daha yeni başlıyoruz dostlar..."
Çağatay Baydar'ı dinlerken fark ettiğim şu oldu; faktoring dünyası,
bizim zihnimizdeki algının çok ötesinde değer taşıyor ve biz bu
dünyanın hem öncüsü hem de kural koyucusu haline gelmişiz. Bu da şu
soruyu tetikliyor beynimde; "madem böylesi bir değerimiz var, neden
değerini bilmiyoruz?"
Değer bilmek derken, ticaretin finansmanı gibi hayati alanda
gösterdiğimiz başarıya, neden ülkemizde hak ettiği itibarı
vermiyor, bu sektörün önünü açmıyoruz? Alacağın yönetilmesinden
bankacılık dışı finansman hizmetler ve ihracatın finansmanına dek
çok geniş alanda katkı sunan faktoringi, bir algıya hapsedip, yasal
düzenlemelerde üvey evlat muamelesi çekiyoruz?
Emin olduğum bir şey var; Türkiye KOBİ cenneti ve büyük kurumların
aksine küçük ve orta boy işletmelerimizin, ticaretin finansmanına
dair dertleri büyük. Malı yola çıktığında alacağından da emin
olmasının yolu, bir KOBİ için faktoring hizmetinden geçiyor. Oysa
bakın negatif ayrımcılığımıza;
Tüm dünyada öncüsü olduğumuz sektörün, içeride halen negatif
ayrımcılıkla karşılaşması, bu liderliğin de kaybedilmesi riskini
doğruyor. O halde, altın yumurtlayan tavuktan bir avuç darıyı
esirgememek gerekir.