Bilgi ve iletişim teknolojilerinin en büyük marifeti, "herkesin,
her yerden, her şeyle, her şeye erişimi" mümkün hale getirmesidir.
Hal böyle olunca iş yapma kültürünü değiştirici özelliği, pek çok
sürecin yeniden tanımlanmasını sağladı.
Busworld Kortrijk otobüs fuarı için Brüksel yolunda İş Bankası
Genel Müdürü Adnan Bali'ye rastladım. Bali, bilişimin bütün
sektörleri etkileyecek kuvvette bir trend olduğunu savunuyor ve
dijitalleşmeyi "aracısızlaşma" olarak görüyor. Doğrudur.
Eğer siz kaynaktan son kullanıcıya dek bütün zincirin bilgisine
sahip iseniz, aradaki katmanlardan kurtulma şansınız var.
Misal dünya devi Walmart, gün içinde milyonlarca çeşit mal
dağıtıyor. Müşteri, raftaki domatese elini uzattığında, tarladaki
dalından toplarcasına süreci bilebiliyor. Hal böyle olunca
dijitalleşme ile gelen aracısızlaşmanın farkına varıyor, komisyon,
aracı kârı gibi kavramları sorgulayabiliyor, daha ucuz ürün
bilgisine anında erişebiliyor.
Enflasyonun şeytan üçgeni halini alan, "domates- biber- patlıcan"
tarladan mutfağa yola çıkarken yığınca aracı yüzünden 5-10 kat
fiyatlanıyor. Misal tarladaki kariyerine 50 kuruştan başlayan
domatesin mutfağa varışında 5 liraya tırmanması gerçeğimiz...
Acaba diyorum, milyarlarca dolarlık sektör haline getirdiğimiz
bilişim, bu alanda işe yaramaz mı? Aracısızlaşma imkânına sahip
isek neden hâlâ aracılara 10 kat ödeme yapıyoruz? Canım domates
çektiğinde bir koşu Antalya'daki seradan alacak değilim. Elbette
bunun için "makul sayıda aracıya" ihtiyaç duyarım. En azından biri
onu üreticiden toplayıp, semtime nakledecek ve bana satacak.
Fakat dünyanın aracısızlaşma çağına girdiği dünyada bu teknolojiler
eğer bize bunu sağlamıyorsa, ne işe yarıyorlar?
Aracısızlaşma imkânını biran önce gıda sektöründe devreye
almalıyız.
Yoksa enflasyon canavarı yola çıktı, dörtnala üzerimize
geliyor.