Finans, vücudun kan dolaşım sistemi gibidir. Onsuz bünye
yaşayamaz. En sağlam beden dahi, kan kaybından gider, en güçlü
şirket, nakit akışını yönetemezse batar. Hele ki büyüme, bankalar
olmadan olmaz. Ama bizdeki bankalarla da olmaz.
Nesi var bizim bankaların? Başkasının yüzüne değil; aynayı kendi
yüzümüze tutalım, söyleyelim;
1- Öncelikle risk yönetimleri, kendilerini korumaya yöneliktir. 100
liralık kredi verecekse en az 200 lira hatta bazen 3 katı teminat
ister. Bir bakıma o krediye ihtiyacın olmadığını ispat edebilirsen
sana kredi vermeye ikna olurlar.
2- Enflasyonun en az iki katı kârlılık takıntısı, onları kredi
pastasını genişletmek yerine tüketici kredilerine yöneltir. Son 1
yılda yurtdışından yağan sendikasyon kredileriyle KOBİ'yi,
yatırımcıyı değil, o krediyi veren ülkenin cep telefonunu alması
için tüketiciyi fonlarlar.
3- Ülke büyümüş büyümemiş fark etmez, %20'den düşük kârlılığa razı
olmazlar. Son 5 yıla bakın; Rekabet Kurumu cezalarına rağmen, 61
farklı ücret ve komisyon alacak kadar işi abartır, yatırımcıya
kredi vermeden de yüksek kârı garanti ederler.
4- Bir kamu bankası örneğini hatırlıyorum: elindeki 50'lik
banknotla 39 liralık faturasını yatırmaya gelen telefon abonesinden
"11 lira para üst sayma ücreti" alacak kadar işi azıtmışlardı. Hal
böyle olunca kahvaltı masalarında "faiz kardeşliği" toplantıları
yapmış, "fazla kazanma hırsı", ülkeyi yüceltme ülküsünün çok
ötesine taşmıştı.
5- Finansmanın böylesine pahalı olduğu ülkede yatırımlar için dış
kaynak zorunlu haline geliyor bu da büyümeyi dış borca bağladığı
için cari açık üzerinde olumsuz baskı yapıyor. Hemen hiç risk
almadan kolay ve yüksek kazanç peşinde koştukları için finansmana
erişim yatırımcının en büyük kâbusu oluyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; "dilimde tüy bitti" diyor; "ama
faizleri indireceğiz" sözleriyle kararlığını bir kez daha
haykırıyor. Faizin %20'ye koştuğu ortamda yatırım olmaz ama yüksek
faiz, enflasyonu sinsice tırmandırır ve bu ülkeyi, savaş yenilgisi
benzeri yıkıma sürükleyebilir.
Kayıp Yıllar 90'ları hortlatmak isteyenlerin hevesini kursağında
bırakmak gerek.
Paradan para kazanma tuzağına düşmemek gerek.
Yatırımı, üretimi, KOBİ'yi destekleyecek yeni finansman modelleri
bulmak gerek.
Mademki bu bankalarla sürdürülebilir yüksek büyüme olmuyor; o halde
Türkiye Kalkınma Bankası modelini yeniden