G-20'de başkanlık dönemini yarıladık bile… İyi
başlamış, üye ülkelere ev ödevleri vermiş ve küresel
ekonominin büyüme sorununu aşması noktasında G-20'nin
hayati kararlar alacağını düşünmüştük. Ancak bir kaç alt
komite ve beş on görevli dışında G-20 ile fazla ilgili
olduğumuz söylenemez.
Denilebilir ki ajandamız yoğun. Doğrudur. Genel
seçim süreci, sandık sonrası koalisyon arayışları,
Güney'imizdeki terör cehennemi ve benzeri yığınca hayati sorun
varken G-20 bekleyebilir. Bekleyebilir de başkanlığından
umduğumuz faydayı sıfırlamış oluruz.
Bekleme tuşuna basanlar arasında iş dünyası da var. İşler
bir yandan Ramazan rehaveti, diğer yandan tatil rahatlığı derken,
neredeyse rölantiye düşülmüş… Oysa hedefler rafa kalkmış
değil. Her kararı, "koalisyon" ile ilişkilendirmek, ne derece
doğrudur, tartışılır…
Bürokrasi, beklemenin abartıldığı alan aslında… İstifa etmiş
hükümetin hayati karar aldığı yok zaten. Fakat gel gör
ki sıradan imzaları dahi esirgiyorlar. Zaten oligarşik
yapıları içinde Türkiye'nin hız tümseği idiler, şimdi
koalisyon bahanesiyle "takoz" oldular.
Yatırımcı, "önümü görmem lazım" gerekçesiyle beklemeye
geçenler arasında yerini çoktan aldı bile. Borsa'nın %64'ünü
elinde tutan yabancısı da bekliyor, başladığı işi
yarım bırakan bizim yatırımcı da bekliyor. Soruyorsunuz; "kimi
bekliyorsun?" diye. Cevap aynı; "koalisyon şekillenmeden
olmaz."
Ataleti tembelliği kendisi dışındaki sebeplere
adresleyenlerin kaçırdığı şudur; şart
gerçekleştiğinde, işini hızlandıramayabilirsin. Çünkü
koalisyon kurulduğunda çözülecek olan hükümet sorunudur, senin
şirketin veya değer üretmeyen süreçlerinin sorunu olduğu gibi
bekliyor olacak.