Nasıl ki 2001 krizi bize son derece hayati şeyler öğrettiyse 15 Temmuz'dan daha da kritik şeyler öğrenmiş olmalıydık. "Olmalıydık" diyorum zira işbirliği-işbölümü ve birlikte çalışabileceğimizi, bunu başarınca, tankları dahi durdurabileceğimizi gördük. Ancak birlikte çalışmanın önemini, çok azımız benimsemişken, çoğunluk hâlâ eski Türkiye alışkanlığında... Bu da bize alan, zaman, fırsat ve zenginlik kaybettiriyor. Oysa karşılıklı bağımlılık, bu çağın doruğa çıkardığı ihtiyaç... Ülkeler, kurumlar ve kişiler, bağımlılık veya bağımsızlık ayırtı çoktan geride kaldı. İşbölümü yetmez oldu. Rakibin dahi olsa işbirliği yapmak şart... Aziz Sancar'ın dahi Nobel'i ancak 3 kişi ile birlikte alabildiği dünyada, zaten işbirliği kaçınılmazdır. Şükür ki biz de bir yerden başladık. Geçen yıl gerçekleşen İstanbul Sanayi Odası ile Bursa Ticaret ve Sanayi Odası'nın yerli marka oto işbirliği, son derece hayati mesajlar taşıyor. Üretim üssü Bursa, dağıtım üssü İstanbul olsun diyerek iki kent, yıkıcı rekabet yerine işbirliğini seçmişti. Yetmedi, Yeni Havaalanı için yüzlerce firma, İSO'da bir araya geldi ve mega projenin milli sanayiden beslenmesi için işbirlikleri oluşturuldu. Benzer girişimi Afyonkarahisar ile Bingöl ticaret ve sanayi odalarında yaşamıştık. Bu "kazandıran kardeşlik" bana göre devrimci kültür değişimidir. İşbirliğinin sırrı nerede? Bunu başaranların zihin yapısına bakınca şunu görüyoruz: 1- taraflar ortak gelecek için fikir birliği oluşturuyor, 2- her biri kendi yetkinlikleri üzerinden işbölümü yapıyor, 3- kişisel egolar bir yana bırakılıyor. Bu zihin algoritması, bir kez benimsenmeye görsün; pek çok alanda kullanılabilir ve kopyalanabilir hale geliyor.