Ne zaman noterleri yazsam, "noter tasdikli" protesto postaları
alırım. Onlara özel garazım olduğundan tutun, beni birilerinin
uşağı gibi görenlere dek suçlamalar havada uçuşur. Oysa dediğim,
bürokrasinin haraç makinesi noterleri yeniden
düşünmemiz gerektiğidir.Hammurabi'yi tarihe nakşeden,
"kanunları" kadar, bunları Babil sokaklarındaki dev taş
tabletlere kazıyıp "yasaları bilmiyordum" özrüne, sonsuza dek
son vermesiydi. Sümerlerde sözel hukuku (töre) yazılı hukuka
(kanun) dönüştürme sürecinde, belge güvenliğinihayata geçiren
ulus oldu. Derken Roma, hukukun bugüne taşınan kavramları
arasındanoterleri kurumlaştırdı.
Eğer 3 bin 800 yıl öncesinde Babil'de yaşıyor olsaydık,
ortalık murç seslerinden geçilmiyor olurdu. Noterlik
dairesinde kâtiplerin, taş tabletler üzerine "belgeyi"
nakşetmesine tanık olurduk. Romalılar
döneminde kâtipler ve noterlerin,
en gözde ve çokkazandıran mesleklerden olması, belge
güvenliği kadar bunu üretmenin
külfeti vekarmaşıklığından kaynaklanıyordu.
Bugünkü noterden içeri girdiğimde,
ortalıkta tablet göremiyorum. I-pad olsa dahi en
azından kil tabletler yok meydanda.
Elindeki murç ve çekiç ile anlaşma senedi
hazırlayana da rastlamadım. Hatta bırakın murç ve
çekici, daktilo tuşlarının "tık tık" sesleri dahi
çınlamıyor. Kulağımı kabartıp duyabildiğim, lazer yazıcının
cızırtısı yalnızca. Bilgisayar hafızasındaki
binlerce şablon içinden birkaç tuş
marifetiyle seçilen belge,müşterinin
bilgileriyle harmanlanıp,
anında servis edilebiliyor.