20 yıllık görevini başarıyla tamamlayan NASA'nın keşif aracı
Cassini, Satürn'e dalış yaptı ve gezegen atmosferinde yanarak toz
oldu. Ardında onlarca yeni uydu, yüzlerce bilimsel deney, binlerce
değerli bilgi bırakarak...
Peki Cassini'den bize kalan miras var mı? Varsa nedir? Sanırım yok,
olsa bile çok azdır. Zira bu gibi işler sadece bilgimiz değil,
ilgimiz dışındadır. Zira bilgiyi ilgi doğurur ve bizim böyle
şeyleri kafamıza takmamak gibi garip bir huyumuz var.
Hatırlıyorum, bundan 5 yıl önce Felix adlı Redbull pilotu,
atmosferin 39 bin metre yukarısından paraşütle atlamış, yüzlerce
bilim insanı nefesini tutmuş bu anı izlerken biz, bu tarihi anı
umursamamıştık...
Hatırlıyorum, Cern deneyi sırasında insanoğlu nefesini tutmuş
atomaltı parçacıkların çarpışmasını izlerken bu bizim kamuoyunda
9'uncu sırada yer almış, bizler o sırada "Seda Sayan maddesi ile
Erol Köse parçacığının" kapışmasını izlemiştik.
Hatırlıyorum, Mars'ın fiziki haritası tamamlanıp yerleşim bölgeleri
netleştiğinde, "Türkiye'nin toprağı nerede?" diye sormuş, 200
üniversitesi, TÜBİTAK'ı dâhil akademik dünyadan tek cevap
alamamıştım. "Orda bir Mars var uzakta... O Mars bizim
marsımızdır... Gitmesek de görmesek de..." Çocukluğumda bize
fazlaca söyletilen vesayet kokulu bu şarkı geldi aklıma...
Hatırlıyorum, Edison doğayı yendi. Hem de kendi sahasında... Biz o
sıralar Ediz Hun filmleri izliyorduk, olanı biteni kaçırdık. Bu
yüzden Devrim'i de kaçırdık, Hürkuş'u, Nuri Demirağ'ın uçağını,
Anadol'u, hatta ilk Türk lokomotifi Karakurt trenini kaçırdık.
Özdemir Asaf, "bir insan treni kaçırırsa başka bir tren gelir onu
alır. Bir ulus treni kaçırırsa başka bir ulus gelir onu alır" der.
Bu çetin coğrafyada bizlerin treni kaçırma lüksü olmadığı gibi, en
küçük zaafımızda burayı bizden almak için olan biteni sadece
Kurtuluş Savaşı'nda değil, 15 Temmuz'da da gördük.
Demem odur ki, geleceğin dünyası şekillendirilirken bizlerin bu
sürece ilgisizliği, endişe vericidir. Dün Cassini'nin Satürn'e ölüm
dalışını onlarca kez izledim. Üstün zekâlıların 45 yıllık takibi,
bıkmadan usanmadan bilimi irdelemesiyle var edilen Cassini yok
olurken dahi bilgi üretiyordu.
Oysa Batı'dan önce Ali Kuşçu, "Zühal" diye bildiğimiz Satürn'ün
halkalarını ilk kez inceleyen insanlardandı. Bu yıl Semerkant'taki
rasathanesini ziyaret ettiğimde Zuhal yörüngesinin matematik
hesaplarına gıpta ile bakmıştım.
Sorunumuz nedir? Gökyüzü bize ait değil mi? Orada olup bitene
böylesine yabancı kalmamızın mantıklı bir izahı var mı? Uzaya dair
dişe dokunur adım atmadık, "gökmen" doğuracak analarımız
nerede?
Sahi, biz neden böyleyiz? Cassini acaba bizim de alnımıza elveda
öpücüğü neden konduramadı? Merakta ve melaldeyim...