Az olanı vermekten utanma; çünkü vermemek ondan daha azdır... Türkiye, az demedi çok demedi verdi ve bugün dünyanın zirvesine taşınan "iyilik timsali" haline geldi. Resmi yardımlarını 12 yılda 42 kat arttırarak kürenin yumuşak kuvveti haline geldik. Açla tok arasında, varsılla yoksul arasında yaşanan çatışmaları yumuşatan güç... G20 Zirvesi'nde Cumhurbaşkanı Erdoğan; 5 milyar insanın temsilcisi liderlere seslenirken, dünyadaki gerilimi azaltma yolunda ortak çaba gösterilmesi çağrısını yapmıştı. Bugün dünyanın pek çok ülkesinde Türkiye; sadece Suriyeli sığınmacılar için değil, onlarca ülkenin "şefkat eli" sıfatı taşıyor. Etrafındaki batan ulusların cankurtaran filikası olmak, ülkeye maliyetine bakmaksızın yardım etmek, kucak açmak, büyük devlet olmanın gereği ve bu zaten bizim sosyal genlerimizde mevcut. İstanbul'daki Dünya İnsani Zirvesi, öncülük ettiğimiz bu alanda attığımız adımların başka ülkeler için örnek oluşturmasını, diğer uluslara da ilham vermesini temin edecek diye umutlanıyorum. Zira mevcut ezberleriyle dünyanın varsılları, yardım adı altında çözüm üretemez noktaya taşındı. Sefiller'in yazarı Victor Hugo, yardım kavramını anlatırken kritik bir ayrıma işaret eder; "Siz yardım edilmiş yoksullar istiyorsunuz, biz ise ortadan kaldırılmış yoksulluk!" Dünya Bankası'nın son 50 yıldır Afrika'ya yaptığı yardımlar raporu hatırımda. Hangi ülkeye ne kadar yardım yapmış ise o ülkede açlık ve terör bu oranda derinleşmiş. Bizlerin açlar ve toklar arasında giderek artan gerilimi azaltmak için attığımız adımlar, Birleşmiş Milletler'in Barış Gücü'nden daha etkin olduğu aşikâr. Afrika gezilerimde gözlemlediğim, "bizim yardım yapma farkımız" oldu defalarca...