Bir ülkenin, kendi çıkarları doğrultusunda başka bir ülke
üzerinde politik, askeri, sosyal, kültürel ve ekonomik üstünlük
sağlamak için dengesiz üstünlük çabasına bu ad veriliyor. Amaç,
diğer ülkenin ekonomik olarak bağımsızlığını kaybetmesi, ekonomik
şantaj ile istenen yaptırımların yapılmasını sağlamak.
Öykü ne kadar da tanıdık geliyor değil mi? Ekonomik soykırım
ifadesi Michael Chossudovsky'ye ait. Yeni Liberalizm kitabında,
sona erdirilemeyen yoksulluk döngüsünü anlatır ve bu çemberden
çıkmak için ülkenin kendi ayakları üzerinde durmasının önemine
işaret eder.
İster ABD olsun ister AB ve benzeri ekonomik topluluk veya birliğin
ekonomik anlamda kendisinden daha zayıf durumda olan rakibinin tüm
kaynaklarını sömürmesi, çökertmesi yakın tarihte ve yakın
coğrafyada yığınca örneğe sahip.
Türkiye'nin özellikle kayıp yıllar 1990'larda başına gelenlerin
çoğu, bizim içerideki aymazlığımız, zayıflığımız kadar Türkiye
üzerinde emelleri olanların ekonomik soykırım projelerinden
kaynaklanmıştı.
Hatırlayın, önce "ekonomik istikrar" ile söze girdiler. Bu sayede
bize verilen borçların anaparaları eritilmeksizin, ekonomi "borç
faizlerini ödeyecek kıvamda" iyileştirilmişti. Ardından ithalata
açık yapı ile biriktirilen dövizlere de el konulmuş, paradan para
kazanma süreciyle tasarruflarımız uçup gitmişti.
İkinci evrede "yapısal reformlar" baskısı uygulanmış, böylece
ekonomimizde ithal tüketim malları yerlinin yerini almıştı. Etten
makiney