Eşitlik, eğer "nimet külfet dengesi" gözetmiyorsa, adalet
sağlamıyor. Testiyi kıranla suyu getireni ayırt edemiyorsanız,
herkese eşit ücret veya seyyanen zam verdiğinizde, adaleti kendi
elinizle bozarsınız. Detaya indikçe sorun daha da büyür, bölgesel
farklılık, çalışma şartları, sosyal ortam farklılıklarını da göz
ardı edince, ortaya "büyütmeyen istihdam" veya "kronik işsizlik"
çıkar.
Asgari ücret, işçilere bir çalışma günü karşılığı olarak ödenen ve
işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım, kültür vb.
ihtiyaçlarını cari fiyatlar üzerinden en az düzeyde karşılamaya
yetecek ücrettir, günlük hesaplanır, aylık ödenir.
Buraya kadar eşitlik kavramının en azından "asgaride"
karşılandığını düşünebilirsiniz. Fakat bu ücrete rağmen bazı
kesimlerin neden işçi bulamadığını izah edemezsiniz ve akla şu soru
gelir; asgari ücret, ülke genelinde aynı olmak zorunda mı?
Değil... Misal bölgesel asgari ücret kavramı, 10 yıl önce gündeme
gelmiş fakat akıl-vicdan düzleminde tartışamadığımız için rafa
kalkmıştı. Bugün benzer sıkıntıyı, sektörler arasında yaşıyoruz.
Sanayici, asgari ücretli bulamıyor.
İşten ayrılma veya iş tercihinde maaş veya ücret hala en yüksek
motivasyon faktörü... Arkadaşımız Betül Alakent'in haberinde ortaya
çıkardığı; "plazada çalışırım, sanayiye gitmem" gerçeği, asgari
ücrete dair mevcut ezberlerimizi gözden geçirme zamanının geldiğini
gösteriyor.
Sanayi zaten sadece emek yönüyle değil, girişimci cephesinden de
kan kaybında... Şehir içinde kalmış sanayi tesisini yıkıp yerine
AVM kurmak için babasının ölümünü bekleyen çok sayıda üçüncü kuşak
sanayici var.