İnsanların zenginliğini anlamak için hangi coğrafyada
yaşadıkları önemlidir.
Ancak bilginin ezber bozucu etkisiyle bu önem yerini "eğitim
düzeyine" bırakmaya başladı.
Bill Gates ile bundan 19 yıl önce Londra'da bir söyleşi yapmıştım.
Bilgiye erişimin zenginlikle ilişkisine dair soruma şu cevabı
vermişti: "Bir insanın zenginliğini anlamak için eskiden küredeki
yerine bakardık. Eğer bu kişi Somali'de ise fakir, Londra'da ise
zengin idi. Ancak şimdi bir kişinin zenginliğini anlamak için,
bulunduğu eğitim düzeyine bakıyoruz.
Londra'daki bir kişi, aynı ailede, Somalili birinden daha fakir
olabilir." Burada işaret edilen nokta, bilgi uçurumunun, gelir
uçurumunu derinleştirdiğidir.
Nitekim IMF, G20 toplantıları, bu kavramı gündemde tutarak, çözüm
arayışı platformları oluşturmuş durumda...
Zengin ile yoksulun derinleşen refah farkı, bilgi ile ölçülür hale
geldi.
Bilginin üretim faktörü olarak tanımlanıyor olması, geliştirilecek
stratejileri de etkiliyor. Bilgi üretemiyorsan, reel ekonomide
atılım zorlaşıyor, büyüme ivmelenemiyor.
Rahmetli Özal'ın 20 yıl önce "1 milyon bilgisayar olsa Türkiye'yi
uçururuz" vizyonu, onu izleyen adımların eksikliği yüzünden 90'lı
yıllarda ziyan oldu.
Bilişim alanında öncülük fırsatını, "ne olup bittiğini yöneticilere
anlatana kadar" kaçırıverdik.
Türkiye özellikle 10 yıldır bilgi üretiminin, inovasyon ve
Ar-Ge'nin önemini kavramış durumda. Yine de alınacak mesafe fazla
ve bu alanda çalışanların işbirliği, işbölümü yapmaları
gerekiyor.
Zenginliğin fert başına milli gelir ile ölçüldüğü eski dünya,
giderek tarih oluyor.
Şimdi sözü edilen ölçek, fert başına milli bilgidir. Üstelik bu
kavram, yalnızca ülkenin değil, bireylerin gelir düzeyini
belirlemede etkin olabiliyor.
Siber varoş, bilginin taşrasında kalma halidir. Tıpkı zenginliğin
taşrasında kalıp dünyayı yakıp yıkan varoştakiler gibi, bilgi
âlemini ıskalamışlığı anlatıyor.