Darbeci haydutları tepeledik, 15 Temmuz gecesi Türkiye'yi işgal
girişimini bertaraf ettik. Uzun süredir, FETÖ çetesinin kamuda,
özeldeki elemanlarını teşhis edip yargılama süreciyle meşgulüz. Bu
süreçte at izi ile it izinin karışmaması için azami gayret var.
Pirinç içindeki siyah taştan değil, beyaz taştan korkmalı. Tam da
bu yüzden FETÖ'cüleri teşhiste yöntem sorunu gündeme geliyor.
Getirilen kural, 17-25 Aralık'ı milat almak ve bu tarihten beri
FETÖ'cülerle iş tutanları cezalandırırken önceki ilişkileri sorgu
radarı dışında tutmak.
Yöntem gerekli idi, bulabildiğimiz bu oldu fakat ortada
"FETÖ'cülerle iş tutmanın" niteliğine dair sorunlar var. Bu da
kurunun yanında yaşın yanmasına yol açıyor. Amaç, FETÖ çetesini
besleyen işadamlarını teşhis etmek ve millete sıkılan hain kurşunun
finansörlerini cezalandırmak olduğuna göre yöntemimizi daha işe
yarar (kullanışlı) ve daha adil hale getirmek zorundayız.
Milat, "17-25 Aralık boşanma celseleri" ise, en kavgalı eşler dahi,
çocukları için arada bir, bir araya gelmek zorunda kalır. Zira
okulları, nafakaları, maişet söz konusudur. 17-25 Aralık sonrası
FETÖ'cü olduğu anlaşılan ortağınla bağını koparsan dahi ortada
çocuklar (şirketler) var. Burada üretim, istihdam, yatırım söz
konusudur ve hayat devam ediyordur.
Bana göre yapılması gereken, 17-25 Aralık sonrasındaki ortaklıkları
toptancı zihniyetle değerlendirmek yerine, "büyük veri" tabanı
içinde "FETÖ'ye kaynak aktarıcı işlemleri" bulup, yargı sürecinde
"delil" diye kullanmaktır.