İbni Haldun "coğrafya kaderdir" der. Eski ve yeni dünyanın ortasında, Batı ile Doğu'nun ara kesitinde ve Kuzey ile Güney'in kavuşum çizgisindeki Türkiye, bunun getirdiği avantajları hayata geçirmeye başladı.
Bayrak taşıyıcı havayolumuz THY'nin dünyada en fazla yere uçuyor olması, tesadüf değil. Benzer adımları lojistikte, enerjide atma gayretimiz var. Finans yollarının merkezi kervansarayı olma şansını da yakalamış durumdayız.
Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli'nin sözünü ettiği, kendine güvenli liman arayan milyarlarca doların varış noktası olma şansı gibi... Para, altın ve dövize verilecek ilave güvenceler, giriş çıkış kolaylığı, pekâlâ bunu sağlayabilir.
Eğer ekonomik iddialarımızda samimiysek, böylesi cesur hamlelere mecburuz da... Türk Lirası para sahası, bir sonraki merhalemiz olabilir. 1930'ları hatırlatalım... O dönemde, sınır kapılarının ticaret için açık ve son derece işlek olduğu zamanlarda, örneğin Mısırlı, Suriyeli tüccar, kasasında TL tutuyordu.
Dolarizasyonun henüz dünyayı kasıp kavurmadığı dönemde ülkemiz, sırf "güçlü bir paraya" sahip olması yüzünden, inanılmaz senyoraj geliri sağlıyordu. Sonra içimize kapandık, ithal ikameci yılların ardından TL, tırmanan enflasyon ile artan sıfırlarıyla, itibarını pula çevirdi.
1980 sonrası Özallı yıllar ve dışa açık büyüme, "vitrinleri doldurup cepleri boşaltınca", kayıp yıllar 90'ların yüksek enflasyonu ve bütün zamanların en değersiz Lirasını yaşadık.
Fakat 2010'dan itibaren etrafımızdaki ülkelerle yeniden "ticaretimizi Lira ve o ülke parasıyla yapalım" seçeneğini hayata geçirmeye başladık. Şimdiki savaş hali her ne kadar bu süreci akamete uğratsa da barışın sağlanacağı yıllarda, Liramızın etki alanı genişleyecek.