Konduya göçün ardından, köyde kalanları çağırdık. Daha büyük bina gerekiyordu. O meşhur sıvasız, seneye kat çıkarız umuduyla filizleri meydanda çatısız ikinci sürüm binaları yaptık. Onlar için müteahhit olmak yeterdi. Belediye zorunlu kılıyor diye inşaat mühendisi çalıştırdık. Betonu keşfettik ama inşaatı yine vasıfsız işçiler yapıyordu.
Sonra fert başına gelir arttı, kentler gelişti ve aniden estetiği fark ettik, dış cepheyi keşfettik. Bu defa mühendislerin yanı sıra mimarlar devredeydi.
İşçi mi? Hâlâ vasıfsızdı fakat üçüncü sınıf binaların betonunun artık bir standardı vardı.
Şimdi dördüncü sürüm lüks binalar çağındayız. Müteahhitleri ünlü, projeleri fiyakalı, binaları akıllı; fakat... Sektörün darboğazdan geçtiği de gerçek... 16'nci Gayrimenkul Zirvesi'nde gayrimenkulün ekonomisi ve finansmanını tartışıyoruz. Dinleyicilerin kulakları bizde fakat zihinleri seçim tarihinde...
Zira zirveye, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "26 Ağustos" tarihli erken seçim önerisi damga vurmuş durumda... Oturumlarda olmasa bile salonlarda hemen herkes, muhtemel bir erken seçimin, ekonomiye, daha da önemlisi sektöre etkisini tartışıyor.
Genel hava, Türkiye'nin içinden geçtiği süreçte bunun olumlu sonuçlar doğuracağı yönünde iyimserlik... Fakat işe konut satışı noktasından bakanların kaygısı, taleplerin barajlanıp gelecek yıla öteleneceği yönünde...
Ekonomiye seçim perspektifinden bakınca görünen şudur: Ekonomi, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı gibi zorlu şartları göğüslemede inanılmaz performans gösterdi. Bununla da yetinmeyip rekor büyüme yaşandı.
Büyüyen ekonomide seçime gitmek, operasyonlar ve diğer küresel gelişmeler ışığında yükselen belirsizlikleri ortadan kaldıracak işleve sahiptir. Trump'un "istikrarlı istikrarsızlaştırma" sürecinden Türkiye'yi beri tutacak unsurlardan biri erken bir seçim olabilir. Son sözü bugün Cumhurbaşkanı söyleyecektir.