Gereği neyse Türkiye olarak da biz bunu yaparız. AB üyelik
süreciymiş, geri kabul anlaşmasıymış, şuymuş, buymuş, artık
hiçbiriyle bizi tehdit edemeyecekler. Bitti o işler.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dün katıldığı Dünya Ormancılık
Günü'nde Avrupa'ya rest çekiyordu; "şu 16 Nisan bir bitsin, 16
Nisan bittikten sonra masaya oturacağız, konuşacağız. Bu devran
böyle yürümez." Doğrudur... Yarım asırdır kapısında bekletildiğimiz
Avrupa ile ilişki düzeyini "beklemede" modundan "ayrılık"
güncellemesine dönüştürme zamanı geldi, geçiyor bile...
Bir zamanların "mükemmellik makinesi" Avrupa, ürettiği katma değer,
dünya ticaretine yön veren gücü, küresel hasılanın (ABD ile) üçte
ikisini alıyor olması gibi özelliklerini uzun süreden beri
kaybetmiş durumda.
Bugün Avrupa'nın gücü Pasifik'e kayıyor.
Yaşlanan ve yavaşlayan yapısıyla, yabancı düşmanlığına sığınıyor,
Brexit sonrası esmeye başlayan ayrılık rüzgârları yüzünden kendi
paçasını toplamakta dahi zorlanıyor.
Bir zamanlar Osmanlı'yı yıkmak için yürütülen algı operasyonları
sürecinde kullandıkları "hasta adam" lakabı, şimdi Avrupa'nın
alnına yapışmış durumda... Hele ki AB'nin Brüksel'deki vizyonsuz
bürokratlarının, kendilerini 25 yıl önceki Avrupa gücünde
zannetmeleri çok komik duruyor.
16 Nisan'da oturacağımız masada AB'nin nelerini bırakacağını
doğrusu ben merak ediyorum.