İstihdam seferberliği, "vaat" safhasından "gerçekleşmeye" doğru
evrilirken çalışma şartlarını da gözden geçirmek gerekiyor.
Hedeflenen 2 milyon ek istihdam, işsizlik oranını tek haneye
indirecektir. Aynı süreçte oluşacak ek istihdamın iş güvenliği, son
derece kritiktir.
İstihdam genişledikçe işyerindeki çalışma şartlarının iyileşmesi,
kaçınılmaz bir süreçtir. Tam da bu noktada iş güvenliğini "yasaya
havale etmek" gerekli olsa da yetmeyebilir.
En güçlü yasa dahi ona insanlar destek vermiyorsa, işe yaramıyor.
Bu, trafikten çalışma yasalarına dek böyle... Ceza, gerek şart
olabilir ama yeter şart, insanların zihnini bu yasalara
hazırlamaktan gelir.
İş güvenliği, her felaket sonrası gündeme gelen ve haftasına
kalmadan unuttuğumuz uygarlık özrümüz... Adındaki algı, insandan
ziyade işyerini korumaya yönelik gibi duruyor.
Oysa işin özü, hayat güvenliğidir ve işe hayat veren de zaten
patronu dâhil, çalışanıdır. Bu yüzden iş değil hayat güvenliği
diyorum ve bu alanda çok ciddi zihinsel sorunlarımız var.
Mühendislikte bir kural vardır; "insanı eğitemiyorsan, malzemeyi
eğit." Kemer kullanmaya eğitemediklerimiz için otomobiller
eğitildi. Fakat bizim iş güvenliğini "herkesin başına gelebilir ama
bana bir şey olmaz" algısı yüzünden biz malzemenin dahi kafasını
karıştırmayı başardık, kemer alarmı susturucusu ürettik, sattık,
satın aldık, taktık...
Kurnazlık yerine kemer taksak, hem alarm susar hem de emniyetli
sürüş ile hayata bağlanırız. Tıpkı iş güvenliği yasasıyla önerilen
tedbirler gibi... Misal iş kazalarının üçte birinin yaşandığı
inşaatlara gelen yeni standartlar gibi... Eğer bunları benimser
isek şantiye ölümleri ve yaralanmaları son bulacak.